HÜSNÜ ZÜBER EVİ -YAŞAYAN MÜZE
Bursa merkez Osmangazi İlçesi Muradiye semtinde 19. Yüzyıl sivil mimarlık örneği müze ev. 1836 yılı dolaylarında "devlet konukevi'" olduğu söylenir. Daha sonra Rusya konsolosluğu olarak hizmet görmüş. 1877'de Üsküp'ten göçen Seyit Kahya adında biri tarafından satın alınmış; onun ve mirasçılarının ölümünden sonra çeşitli kişilerin elinde harap duruma düşmüş.
Ev, 1988'de koleksiyoncu ve grafik sanatçısı Hüsnü Züber tarafından satın alındı. Dört yıl süren titiz bir onarım ve düzenleme çalışmasının ardından 27 Aralık 1992'de "Hüsnü Züber Evi" adıyla yaşayan müze olarak meraklılarına ve turizme açıldı. Ev, sahibi tarafından 1994'te içindeki objelerle birlikte Bursa Büyükşehir Belediyesi'ne bağışlandı.
BUSİAD'ın İngilizce yayını View'in 2. sayısında, Hüsnü Züber Evi'yle ilgili olarak bizzat Hüsnü Züber'in verdiği şu bilgiler yer almaktadır (önemli bölümleriyle):
"Eve yaklaşırken göze ilk çarpan, sokağa ve bahçeye iki yönlü çıkma yapmış başodayı taşıyan köşe eliböğründesindeki Türk mimarisinde ilk ve son defa görülmüş oyma ibrik motifi, gelenlere şerbet sunarcasına, ya da el yüz yıkatırcasına Türk konukseverliğini vurguluyor,
Devrin özelliğini taşıyan pirinç tokmaklı, geniş iki kanatlı ahşap kapıdan, bahçeyle bütünleşen taşlığa girilir. Sol kanatta, eski Türkçe ile evin ilk numarası olan (17) yazılıdır.
Taşlıkta sağlı sollu beş vitrinde, geleneksel Türk motifleri ve ctnografik Anadolu ağaç eşyalarından oluşan koleksiyon, kültürümüzün tüm zenginliğini gözler önüne seriyor.
Eskiden ahır olarak kullanılmış bölüm, bugün seminer, sempozynum, kongre ve konferanslar için kullanılabilecek mütevazı bir gösteri odasına dönüştürüldü (Burada yemek ve oyun kaşıkları sergileniyor.). (...) Üst kata çıkıldığında 'hayat' denilen açık sofanın Ova 'ya bakan geniş cephesinden. Muradiye külliyesi ve iki oda arasındaki eyvomn üst penceresinden yemyeşil Uludağ etekleri görülür.
Alafranga nişlerle tavan kenarlarındaki ve kapı üzerlerindeki ampir üslubu yaprak, gül ve fiyonk kalem işleri devrin Batı yaklaşımlı sanatım; 'Maşallah' ve 'Bârekaîlah' (kutlu olsun) sözcükleri de Osmanlı hat sanatını birlikte sunuyor. Kapılardaki otantik kilit ve halkalar günümüze kadar gelebilmiş.
Yatak odasındaki dolaplık kapakları ile üstten pencereler çok ilginç.
Özellikle başoda yerleştirilirken devrin özelliklerini yansıtmasına dikkat edilmiştir. Odanın iki yanını çevreleyen sedirdeki kenan dantel işli sadakor öıtü, varak yaldız çerçeveli ayna, yeşil çini soba ile döküm odunluk, pirinç mangal, önden kurma camsız saat, borulu gramofon ve nargile gibi aksesuarlar bu çabanın örnekleridir. "