EKONOMİ (Bursa ekonomisinin tarihsel gelişimi)

OSMANLI DÖNEMİNDE BURSA EKONOMİSİ
Selçuklular, Batı ile Doğu'yu birbirine bağlayan ticaret yollarını, genellikle Sinop-Akşehir-Antalya çizgisinin doğusunda denetimleri altında bulundurmuşlardır. Bizans üzerinden gelen ticaret malları iznik'ten, Avrupa'dan gelenler ise deniz yoluyla Antalya 'dan Selçuklu bölgesine gitmekteydi.
Orhan Bey zamanında Prusa'nın (Bursa) fethedilmesi (1326) ve kentin Osmanlı'nın başkenti konumunu kazanmasıyla, XIV. yüzyılın ilk yarısı sonlarına doğru Batı-Doğu ticaret yolunun en önemli güzergâhı bu yeni merkezden geçmeye başladı.
Bursa'nın fethi ve ardı sıra fetihlerin Kocaeli'ne doğru genişlemesi, Bizans'ın Doğu ile bağlantısını zorunlu olarak Osmanlı topraklarına taşımıştır. Orhan Gazi'nin ardından Murat I Hudavendigâr (salt. 1362-1389), Bayezit I Yıldırım (salt. 1389-1402), Mehmet I Çelebi (salt. 1413-1421), Murat II (salt. 1421-1451), Mehmet II Fatih (salt. 1451-1489) ve Bayezit II (salt. 1489-1512) dönemlerinde gerçekleştirilen altyapılarla, Bursa uluslararası bir ticaret merkezi, ayrıca buna koşut olarak ipek ve dokuma sanayisinin en önemli kentlerinden biri konumuna yükseldi.
istanbul'un fethi ve Bizans'ın tarih sahnesinden silinmesine değin, Bursa, Batı ile Doğu'yu birbirine bağlayan birincil önemdeki ticaret yolu üzerinde idi. Bu konumunun kanıtı, her ikisi de Bayezit I Yıldırım döneminden kalma Uluabat Gölü kıyısındaki "Issız Han" ile İnegöl Ortaköy'deki Kervansaray'dır. Ne var ki bu iki önemli yapı, XV. yüzyılın sonlarına doğru artık kullanılmamaya başlanmıştır. Bundan da, İstanbul'un fethinden sonra, Bursa'nın Doğu-Batı ticaret yollan üzerindeki konumunda bir değişiklik olduğu sonucu çıkmaktadır.
Kuruluş döneminde Bursa ekonomisi Osmanlı Devleti'nin kuruluş dönemi boyunca (1453'e değin), Bursa ekonominin yoğunluk kazandığı bir merkez kent konumundadır. Kentin fethinden sonra Osmanlıların Marmara kıyılarını ele geçirmesiyle, o zamana değin var olan ekonomik dengeler değişmiş; İznik, İzmit, Yalova gibi ticaret merkezleri ikincil duruma gerilemiştir. XV. yüzyıla gelinceye dek bu bölgenin dünya pazarı olma tekelini elinde tutan İstanbul'un bile, bu yüzyılın ilk yarısında, Bursa'daki hızlı ekonomik gelişme dolayısıyla sıkıntıya düştüğü bilinmektedir. Osmanlılardan önce bölgenin egemeni olan Bizans İmparatorluğu, Venedik ve Cenova cumhuriyetleri ile çok sıkı bir ekonomik işbirliği içinde, hatta bir bakıma eko-nomik bağımlılık altında idi. Osmanlıların Marmara Bölgesi'ndeki ilerleyişi ile, bu iki Latin devletinin ekonomik çıkarları açısından darboğaza girdikleri bir gerçektir. Murat I Hudavendigâr'ın son yıllarında ve Bayezit I Yıldırım döneminde, Papalık, Osmanlı'ya karşı bir yandan Haçlı Seferleri düzenlemeye çalışırken, bir yandan da Osmanlı'nın ekonomik gelişimini engellemeye çabalamaktaydı. Bayezit I'in, bu ekonomik önlemlere karşı misilleme yaptığı, örneğin İtalyan cumhuriyetlerinin almak zorunda oldukları buğdayın dışsatımını bir süre durdurduğu bilinmektedir.
Kuruluş dönemi kaynaklarının son derece sınırlı olması nedeniyle, Bursa'nın bu dönemdeki ekonomik gelişiminin ayrıntılı bir tablosunu çıkarmak olanaklı değildir. Ancak Orhan Gazi'den başlayarak Osmanlı sultanlarının kent içinde ve ticaret yolları boyunca kurdurmuş olduğu hanlar ve kervansaraylar, dönem boyunca Bursa'nın giderek artan önemde bir ticaret merkezi olduğunu göstermektedir. Bu dönemde Bursa'da yaptırılan bedesten, han ve kervansarayların önemlileri şunlardır:
Emir Hanı (1339), Kapan Hanı (Murat I dönemi), Bedesten, Issız Han ve Oıtaköy Kervansarayı (Bayezit I dönemi), Han-ı Harir (Eski İpek Hanı), Geyve Hanı (Mehmet I dönemi).
Dönem içinde ekonomik ve parasal sorunlar: Ekonomideki hızlı gelişmeye karşın, dönem içinde birtakım ekonomik ve parasal sorunların başladığı da anlaşılmaktadır. Örneğin ilk kez 1327'de Orhan Bey zamanında kesilen Osmanlı Akçası'nın, sürekli olarak küçülmekte olduğu gözlenmektedir. Murat II dönemi sonuna değin Akça'nın değerinde yapılan değişiklikler (ortalama olarak) aşağıda gösterilmiştir:
1327-1360 arasında    1.186 gr.
1360-1389 arasında    1.164 gr.
1389-1402 arasında    1.106 gr.
1402-1423 arasında    1.121 gr.
1423-1451 arasında    1.089 gr.
Öte yandan Bayezit I döneminde bir süre buğday dışsatımının yasaklanmış olmasına karşın, Aydın ve Menteşe beyliklerinin Osmanlı topraklarına katılmasından sonra, Venedikli tüccarlara, bu bölgedeki Palatia ve Altoluogo senyörlükleri döneminin ayrıcalıkları yeniden tanınmıştır. Murat II'nin saltanatı döneminde, 1437 yılında, Cenovalı tüccarlar tarafından kurulmuş bir kumpanya, bütün Küçükasya (Anadolu), Yunanistan ve Midilli'deki şap yataklarını kiralamıştı; bu yüzden de doğrudan doğruya Sultanla iş ilişkisi içindeydi. Murat TT'nin saltanat yılları boyunca varlıklı bir
ticaret merkezi konumundaki Bursa'nın, '"ulemâ" ve "kapıkulu" aracılığıyla, Rumeli'de üslenmiş "ümerâ"ya karşı çıkışı, herhalde baş gösteren ekonomik bunalımla ilgili olmalıdır. Nitekim Murat II, önce Mustafa Çelebi ile uğraşmak; daha sonra oğlu Mehmet'e (Fatih Sultan Mehmet) bir ara tahtını terk etmek zorunda kalmıştır (bazı kayıtlarda iki kez).
Yükseliş döneminde Bursa ekonomisi
İpekçiliğin hızlı gelişimi ve sorunları: Yükseliş Dönemi'nin başlarından itibaren Bursa, uluslararası bir ticaret merkezi konumunu kazanmıştır. Özellikle Doğu-Batı arasındaki mal değişiminin önemli bir bölümü (başta ipek ipliği ile ipekli ve yünlü kumaşlar olmak üzere). Bursa gümrüğünde gerçekleştirilmekteydi. Doğu'dan getirilen Iran ipeği ya ham olarak, ya da işlendikten sonra, Batı'dan getirilen yünlü kumaşlarla Bursa'da değiş-tokuş edilmekteydi. 1479'da Bursa ipek gümrüğü 700.000 akça gelir getirmişti. XV. yüzyılın sonlarına doğru Bursa'daki ipekli dokuma tezgâhlarının sayısı 1000 dolayında idi. Bu tezgâhların gereksindiği ham ipek veya ipek ipliği, Bursa'daki üretimin yetersiz kalması nedeniyle, çoğunlukla İran'dan, ya da bir bölümüyle Mora'dan sağlanmaktaydı.
Bursa'ya getirilen ipek ipliği Mizan Hanı'na yıkılıyor, burada tartısı yapıldıktan ve "bac" (vergi) ödendikten sonra, ipek dokuyan tezgâhları işleyenler bunu satın alıyorlardı. 14 Şubat 1485 tarihli bir "hücceften (belge), Bursa Mizan Mukataası'nın üç yıllığına 5.400.000 akçaya tutulduğu anlaşılmaktadır. Aynı yıldan kalma başka belgelerden 800 lüdre (1 lüdre = 256 kg.) ipek ipliğinden 18.368 akça mizan vergisi alındığı belirlendiğinden, bu üç yıllık dönemde adı geçen handa 1.010.526 kg. (yılda 336 842 kg.) ipek tanıklığı ortaya çıkmaktadır.
Öte yandan Devlet, Bursa'ya gelen mallar üzerinde sıkı bir denetim uygulamaktaydı. iran'dan, Amasya'dan, Rumeli'den veya başka yerlerden Bursa'ya ipek ipliği getiren tüccarlar, görevli bir "simsar"in izni olmaksızın denklerini açamazlar; evlerde değil, ancak han veya kervansaraylarda konaklayabilirler; ham ipek ipliğini saklayamaz, eğiremez ve gizlice bir başkasına eğirtemezlerdi.
Osmanlı'nın geliştiği yıllarda Bursa ticaret ve zanaat kenti olarak öylesine önem kazanmıştı ki, Bayezit II döneminde (salt. 1481-1512) Bursa'daki ticaret ilişkilerini ve her türlü kent hizmetlerini düzenlemek üzere bir özel kanunnâme çıkarılmıştı (Bak. KANUNNÂME-Î ÎHTİSÂB-I BURSA).
XV. yüzyılın sonlarından, Selim I (salt. 1512-1520) döneminde İran'la girişilen savaşlara değin, Bursa ipekçiliği hızlı gelişimini sürdürmüştür. Örneğin 1512 yılında ipekten elde edilen gümrük resmi kayıtlara göre 130.000 duka altınına yükselmişti. Ancak Osmanlıların Safevîlerle giriştiği savaşlar dolayısıyla İran'dan ham ipek ve ipek ipliği girişi durunca, bu verginin miktarı 1521'de 40.000 duka altınına gerilemişti.
Daha sonraki yıllarda (1579'da) Os-manlı-İran savaşının yeniden başlaması üzerine, Bursa'daki pek çok dokuma tezgâhı hammadde yokluğu yüzünden kapanmıştı. Bunun sonucu olarak 1.277.000 akça tutarında gerçekleşmesi beklenen kumaş damgası mukataasının, ancak 645.960 akçası toplanabilmişti.
Dönem boyunca dokuma sektöründe çalışan işçilere verilen ücret konusunda yeterince aydınlatıcı bilgiler bulunmamaktadır. Ancak 1548 yılında çatma ve dolama tipi kumaşlarda, fason dokuma ücreti olarak her 1.000 akçada 100 akça (yüzde 10) ödendiği biliniyor. Daha çok beceri isteyen ve içinde sırma bulunan kumaşlarda ise dokuma ücreti yükseliyor, arşın (0.68 metre) başına 100-120 akçaya değin yük-selebiliyoıdu. İpekli dokumacılığında "köle emeği"nden büyük ölçüde yararlanılmaktaydı. Bursalı dokumacılar, köle tüccarlarından satın aldıkları köleleri, tezgâhlarında belli bir süre çalıştırdıktan ve değerli kumaşlar dokutturduktan sonra "azad" edebiliyorlardı.
Ne var ki ipekli dokumacılığın bu denli gelişme gösterdiği bu dönemde bile, ipek ticaretinin önemli bölümünü ellerinde tutanlar, başta Frenk ve Yahudi tüccarlardı. Daha soma İran uyruklular geliyor, Osmanlı/Türk tüccarlar ise son sırada yer alıyorlardı.
Osmanlı akçasında devalüasyonlar: Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten hemen sonra bir dizi ekonomik önlemler almak gereğini duymuştur. Bunların başında, Osmanlı Akçası'nı Venedik Dukası karşısında devalüe edilmesi ve Venedikli tüccarlara ticari ayrıcalıklar tanınması gelmektedir. Dönemin koşulları gereği, devalüasyon, doğrudan akçanın gümüş değerini düşürmek suretiyle yapılıyordu. Örneğin Mehmet II'nin 1451'de tahta geçtiği sırada Bursa'da basılan akçanın gümüş değeri 1.150 gram iken; Sultan'ın öldüğü 1481 yılına değin yapılan beş devalüasyon sonucunda 0.751 grama düşürülmüştür. Devlet her devalüasyondan sonra eski ağır akçaları toplatarak yenileriyle değiştiriyor; böylelikle her yüz dirhem gümüşten daha çok akça kestirmekle, dolaşıma sunduğu akça miktarını artırmış oluyordu.
Yükseliş Dönemi boyunca sürdürülen fetihler, karada ve denizde büyük bir askeri güç bulundurulmasını zorunlu kılmaktaydı. Bu durumun gerektirdiği yüksek harcamalar yanında, dünya ticaretindeki nitelik değişikliği ve keşifler dolayısıyla Akdeniz ticaretinin giderek önemini yitirmesi sonucu, Osmanlı ve Bursa ekonomisi darboğazlara sürükleniyor, akça değerinde sık sık yeni ayarlamalara gidilmesi gerekiyordu. Kanuni Sultan Süleyman'ın Batı'da "magnifique" (görkemli) sanıyla anılmaya başlandığı 1566 yılında, Osmanlı akçası 0.723 gram gümüşe düşürülmüş bulunmaktaydı.
Bu durum, bazı kişilerin dolaşımdan kaldırılmış eski akçaları saklayarak gümüş kaçakçılığına yönelmelerine yol açmaktaydı. Örneğin 13 Mart 1557 Cuma gecesi, Bursa'nın Tekke mahallesinde bir baskın sonucu yakalanan bazı kimselerin üzerlerinde yapılan aramada, dolaşımdan kaldırılmış eski akçalar bulunduğu kayıtlara geçmiştir. Bunlardan 22.224 akça değerinde olan torbadaki 428 akçasının her birinin 100 dirhem; 19.257 akça değerinde olan torbadaki 426 akçanın her birinin 100 dirhem; 7.138 akça değerinde olan torbadaki 422 akçanın her birinin 100 dirhem; 12.546 akça değerinde olan torbadaki 418 akçanın her birinin 100 dirhem olduğu saptanmış bulunuyordu. Bu durum, akça değerinin düşürülmesi nedeniyle, ağırlığı fazla olan eski akçaların toplanması suretiyle yapılan gümüş ticaretinden önemli kâr sağlandığını ortaya koymaktadır.
Bursa ticaretinde yabancılar: Osmanlı sultanlarının başlangıçtan itibaren yabancı tüccarlara tanıdıkları ayrıcalıklar, süreç içinde Bursa ticaretinde yabancı uyruklu tüccarların önemli ağırlık kazanmalarına yol açmıştır. 1478'den 1500'e değin Bursa kadılarının tutmuş oldukları kayıtlardan, kent çarşısında Venedikli, Cenovalı, Floransalı tüccarların büyük çapta ticaret etkinliklerinde bulundukları anlaşılıyor. Öte yandan baharat ve kumaş ticaretinde Halep ve Şam kökenli tüccarların ağırlığı gözlenmektedir. Bunlara karşılık kayıtlarda Osmanlı tüccarlarının, daha çok inşaat kerestesi, demir, zift gibi yükte ağır, pahada hafif maddelerin ticaretiyle uğraştıklarını belirten bilgilere rastlanmaktadır.
Yabancı tüccarlar, alışverişlerini peşin paradan çok Avrupa'daki poliçelere benzer kredili bir sistemle yürütmekte idiler. XV. yüzyılın sonlarında Bursa'da yerleşmiş olan Floransalı tüccar Maringhi, satın aldığı ipekli kumaşlardan fardello (307.500 kg.) başına 70-80 duka altını kazanç sağladığını yazmaktadır. Yabancılar için böylesine büyük kâr getiren ipekli kumaş ticaretinin, bir bakıma Bursa'ya ve Osmanlı ülkesine beklendiği ölçüde katkı sağlamadığı gibi bir sonuç kendini göstermektedir. Çünkü genellikle Avrupa'dan getirilen yünlü kumaşlar, Bursa ipeklileriyle değiş-tokuş edilmekteydi. Öte yandan Osmanlı sarayının giderek savurganlık halini almaya başlayan lüks düşkünlüğü de, Bursa'da üretilen ipekli kumaşların gerçek değerinin altında ve çoğu kez takas yoluyla elden çıkarılmasına yol açmaktaydı.

Duraklama ve Çöküş dönemlerinde Bursa ekonomisi
XVII. ve XVIII. yüzyıllarda dokumacılık: Bu yüzyıllarda Osmanlı ekonomisindeki genel gerileyişe koşut olarak, Bursa'da da bir duraklama ve gerileme sürecine girilmektedir. Birbiri ardınca gelen savaşlar, kıtlıklar ve doğal âfetler, "suhte" ve "celâli" ayaklanmaları, Bursa ve çevresindeki ekonomik durumu olumsuz yönde etkilemektedir (Bak. CELÂLİ AYAKLANMALARI, SUHTE AYAKLANMALARI).
Örneğin 1587 tarihli bir mahkeme kaydından, Bursalı birçok tüccar ve zanaat erbabının İran'la girişilen savaşlarda ölmesi veya bir nedenle geri dönmemesi yüzünden özellikle dokuma sektöründe ağır bir bunalım yaşandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda 46 tezgâhlı bir dokuma tezgâhının 1 tezgâhlık bir dükkâna dönüştüğü, Mustafa Abdüllâtif adlı kişinin 40 tezgâhlı, Ömer Mehmet'in 20 ve Hüseyin'in de 15 tezgâhlı işyerlerinin kapandığı kayıtlarda yer almaktadır. Oysa daha 5 yıl önce, 1582'de, Osmanlı sarayında yapılan bir sünnet düğününe gönderilen armağanlar arasında ön sırayı, "Benek-i Bursa", "Kemha-yı Bursa" ve "Şering-i Bursa" adlı Bursa kumaşları almaktaydı. Bursa'da üretilen "kadife", ipekli "çatma", "Bursa alacası", "peştamal", "kemha" (havsız kadife), "kutnî" (pamuklu ipek kumaş), "âbânî", "Ahmediye", elvan neftî-mavi bez gibi Bursa yapımı kumaşlar almaktaydı. Genel ekonomik gidişin olumsuz bir tablo çizmesine karşın, 1640 yılında yayımlanan bir kanunnâmeden anlaşıldığına göre, o dönemde en çok kumaş dokunan yerler arasında Bursa, İstanbul'un ardından ikinci sırada bulunuyordu. Bursa'nın dönemin çok ünlü ve değer verilen kumaşları arasında, "arşın" adı verilen bir tür de bulunmaktaydı.
Öte yandan Bursa'da kumaş boyamacılığının da hayli gelişmiş olduğu, Murat III (salt. 1574-1595) döneminde Türkiye'ye gelen Ilarborn adlı bir İngiliz'e verilen bazı bilgilerden anlaşılmaktadır.
XVII. yüzyılın başlarından itibaren ekonomik gerileyişin doğurduğu nedenler ve özellikle sektöre dış destekli azınlıkların el atmasıyla, Bursa dokumacılığında hileli yollara sapıldığı gözlenmektedir. Bu durumdan yakınmacı olan Bursa esnafı büyük bir kalabalık halinde mahkemeye başvurarak, bir kısım Yahudi asıllı kimselerin bu sektörde çalışmalarına izin verilmemesini is-temişlerdi.
Örneğin Bursa'da dokunan "çatma"ların belirli ölçüleri bulunmaktaydı. Döşemelik ve yastıklık çatmaların boylarının 14 zira, enlerinin 1 endaze; yataklık çatmaların ise boylarının 2 zira, enlerinin 1 endaze tutulması zorunluluğu vardı. Ekonomik bunalımın yoğunlaştığı dönemlerde bu ölçülere ve dokuma yöntemlerine bağlı kalınmadığı gibi; eskiden "bakkam", "lök" ve "gövez" boyaları kullanılırken, artık iyi sonuç vermeyen ancak daha ucuz olan boyaların kullanılmasına başlanmıştı.
XVII. yüzyılın oltalarına değin, Bursa'da dokunan kumaşlar için pamuk ipliği başka yerlerden sağlanır, ancak ipek ipliği üretiminde girdiler genellikle bölgeden sağlanırdı. Ancak 1646 yılında "örücü esnafı"nın bir başvurusundan, artık başka ülkelerden ipek ipliği dışalımının yapıldığı; bunların başında Acem (Iran), Bec (Avusturya) ve Mora (Yunan) ipeğinin ön sıralarda bulunduğu gözlenmekte. Oysa "kemha" adı verilen havsız kadife, bükülmüş yerli ipekten dokunmaktaydı ve dışarıdan getirtilen ipek iplikleri bükülmemiş olduğundan kalitenin bozulmasına yol açmaktaydı.
XVIII. yüzyılın başlarında "sırma-keş" ve "sîm-keş"ler (altın ve gümüş işleyen zanaat erbabı), ayrı loncalar halinde örgütlenmiş olarak yalnızca İstanbul, Bursa ve Selanik'te bulunmaktaydı. Bu üç kent dışında "sırmakeş-hane" ve "sîmkeş-hane" açılması yasaktı. Ancak Avrupa'da gerçekleşen sanayi devrimi sonucu, XVII. yüzyılın ortalarından itibaren Bursa ipeklileri, pazar bulmakta karşılaşılan zorluklar nedeniyle gitgide önemini yitirmeye başlamıştı. Bu yüzyılın sonundan başlayarak XIX. yüzyıl oltalarına gelinceye değin, Bursa artık İmparatorluğun başlıca ipekli kumaş üretim merkezi olmaktan yavaş yavaş çıkacaktır.

Bursa ve çevresinin genel gerileyişi: Celâli ayaklanmaları ve iç huzursuzluklarla çalkalanan Anadolu'ya koşut olarak, XVII. yüzyılın başlarından itibaren Bursa ve çevresinde de bir gerileme süreci başlamaktadır. Reayâ'nın işlemek zorunda olduğu toprağı terk ederek, başta Bursa olmak üzere büyük kentlere göç edişi sonunda, buna bir de iklim koşullarındaki elverişsizlikler ve doğal âfetler eklenince, ekonomik bunalım bütün ülkeyi sarıyor, pahalılık dayanılmaz boyutlara ulaşıyordu.
Örneğin 1547 yılında Bursa'da 1 akçaya 800 dirhem ekmek alınabilirken, Selim II (salt. 1566-1574)) ve Murat III (salt. 1574-1595) dönemlerinde 1 akçaya 400 dirhem, hele Celâlî ayaklanmalarının her yanı sardığı sıralarda 200, hatta 150 dirhem ekmek alınabiliyordu. XVII. yüzyılın sonunda üç cephede birden savaş sürerken (1685), 1 akça ile alınabilecek ekmek miktarı sadece 30 dirheme düşmüş bulunuyordu.
Olumsuz ekonomik koşulların dayatmasıyla, XVII. yüzyılda toprağa bağlı yapılarda da büyük ölçüde bozulmalar başlamış; "askerî"lerin veya "yerlilerden kudretlu olan'ların baskılarıyla, "reayâ"nın, işlemekte olduğu toprakların tasarruf hakkını birkaç batman una veya 100-200 akçaya satmakta olduğu görülmüştür. Böylelikle, "ekâbir çiftlikleri"nin yanı sıra, kapıkullarının, kadı ve müderris gibi ellerinde çokça para toplayabilenlerin de "çiftlik'lere sahip oldukları anlaşılmaktadır.
Bursa dolaylarında ve özellikle Keşiş Dağı'ndaki (Uludağ) tarım arazileri ve meralarda kumlu çiftlikler birbirlerinden çitlerle ayrılmaktaydı. Uludağ'daki çiftliklerde hayvan sürüleri otlatılmaktaydı. Bu çiftliklerdeki hassa koyunlarının sayısı on binleri buluyor, yüzlerce sürü, çevrede çiftçilikle uğraşan reayanın tarımsal etkinliklerini olumsuz yönde etkiliyordu.
Merkezi otoritenin gerileyişi: Ekonomideki bozulma, merkezi otoritenin zayıfla¬ması ve birtakım yerel güçlerin oluşmasına vol açmakta gecikmedi. XVIII. yüzyıl oltalarına gelindiğinde, merkezi otorite yerini önce "mütegallibe"ye (/). feafc) ve sonra "âyân"a terk etti (b. bak.). Örneğin İstanbul, asker toplamak için devlet görevlileri yanında Bursa ayanından Cizyedar-zâde Hüseyin'e de buyrultular göndermek gereğini duyar duruma gelmiş bulunmak¬tadır (20 Haziran 1772 tarihli buyrultu), 1773'te yine benzer doğrultuda bir başka buyrultuyla Boğaz Hisarlan'nda koruma görevi yapmak üzere asker istenmiş; bu konudaki buyrultu yine resmi görevliler yanında âyân ve eşrafa da gönderilmişti.
Anlaşılıyor ki, İmparatorluğu uzun yıllar güçlü kılan yapılar artık çözülmekte; merkezi otorite zayıfladıkça, çeşitli yollardan ekonomik güç kazanmış yerel önderlerin etkileri anmaktaydı.

XIX. YÜZYILDAN XX. YÜZYILA
1838 Ticaret Anlaşması
İmparatorluğun özellikle Duraklama ve Çöküş Dönemi'nde, Batılı devletlerle yapılan anlaşmalar, Batı'nın Osmanlı ülkesinin öz kaynaklarını denetim altına almaya yönelik hükümler içermekteydi. Bursa, zaman içinde eski etkinliğini sürdürememiş bulunmasına karşın, İmparatorluğun ham ipek ve ipekli dokuma üretim merkezi olma konumunu koruduğu için. Batılıların sürekli ilgisini toplamaktaydı. Bu nedenle yapılan ticaret anlaşmalarında Bursa'nın her zaman adı geçmese bile, anlaşmanın içerdiği ekonomik hükümlerin doğrudan veya dolaylı yansımaları, Bursa'da kısa sürede görülüyordu.
Selim IH'ten (salt. 1789-1807) itibaren sürdürülen "ıslahat" girişimleri, bir bakıma Osmanlı Devleti'ni içine düştüğü ağır bunalımdan kurtarabilmeye yönelik bulunmakla birlikte; daha çok, ülkenin kurtuluşunun soyut bir "hazine varlığı" kavramına bağlanması dolayısıyla sağlam
ekonomik yapılaşmaya yol açamamaktaydı. Bunun sonucu olarak Hazine'ye daha çok para bulmaya yönelik birtakım önlemler alınmakta, bu tür önlemler ise, ülke ekonomisinin büsbütün bunalıma sürüklenmesine neden olmaktaydı.
Bursa ve çevresi açısından, bu tür hazineye gelir sağlanması amacıyla alınmasına gerek görülmüş "parasal" önlemlerin en önemlisi, hiç kuşkusuz, 1838 yılında İngiltere ile imzalanan "Ticaret Anlaşması"dır.
Kimi araştırıcılara göre, bu anlaşma, Osmanlı Devleti'nin "ölüm fermanı" olmuştur. Bursa için ise, bu Ticaret Anlaşması ve izleyen başka uluslararası ekonomik anlaşmalar, büyük zorluklarla ayakta durmaya çabalayan sanayinin ve zanaatların çöküşünü ivmelemişlerdir.
Mustafa Reşit Paşa'nın önderliğinde İngiltere ile imzalanan "Ticaret Anlaşması" gereğince, dışalım mallarına uygulanan % 3 oranındaki vergi % 2 artırılarak % 5'e çıkarılmış, buna karşılık, dışsatım için % 12'lik bir gümrük resmi konulmuştur. Böylelikle görünürde Osmanlı Hazinesi'ne gerçekten bir ek gelir sağlanmakta; bir bakıma devlet gelirleri önemli ölçüde artmaktaydı.
Ne var ki, bu uygulama, Bursa sanayisinin bel kemiğini oluşturan ipekli dokumacılığının sonu olmuştur. Esasen kol gücüyle üretim yapmakta ve bu yüzden pahalıya mal olmakta olan bu sanayi kesimi, yeni getirilen vergilendirme sistemiyle, dış pazarlardaki rekabet olanaklarını tümüyle yitirmekte; buna karşılık, dışalımdaki vergi azlığı, Batı'nın ucuza mal ettiği dokuma ürünlerini, iç pazarda da rakipsiz kılmaktaydı.
1838 tarihli Ticaret Anlaşması'nın, Bursa sanayisinde neden olduğu yıkıntıyı kısaca şöyle açıklayabilmek olanaklıdır:
XVIII. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Bursa'da üretimini sürdüren 2.000 dolayında tezgâh olduğu sanılıyor. 1834'de, Texier'ye göre, bu sayı hemen hemen yarıya düşmüş olup 1.000 kadardır. İngiltere ile imzalanan Ticaret Anlaşması'nı izleyen iki yıl içinde, başka yaklaşımla 1840'larda, Bursa'daki dokuma tezgahı sayısının yalnızca 411'e indiği görülmektedir. Yedi yıl sonra ise, Viquesnel'in saptamalarına göre bu sayı 75'tir.
Batı'nın gelişmiş ekonomilerine bağımlı "ıslahat" düşüncesiyle sürdürülen girişimler, bir yandan Bursa sanayisini çökertirken, öte yandan Müslüman olmayan Osmanlı uyrukları aracılığıyla, Batı'ya hammadde üreten bir fabrikalaşma sürecinin de başlatıldığı görülmektedir.
"Tanzimat-ı Hayriye" (b. bak.), bir iyi niyetler topluluğu ve evrensel insan hakları belgesi olduğu kadar; hatta bundan daha çok, Müslüman olmayan Osmanlı uyruklarının Batı'yla bütünleşme sürecini başlatması, bir "Levantenler" (/?. bak.) etkinliği yaratması bakımından önem taşımaktadır. Nitekim bu incelediğimiz dönemde Bursa'da kurulacak olan fabrikaların ilki ve sonradan önemli bölümü, Levanten-yerli Hıristiyan işbirliği ile gerçekleştirilecektir.

Muharrem Kararnamesi
İpekli dokumacılık alanında gerileyiş, buna karşın ham ipek ve ipek ipliği üreti¬mindeki gelişme, bu ham ve yarı mamul ürünlerin yabancı ülkelerde tanıtılmasını da gerektiriyordu.
Bu amaçla, 1851 yılında açılan Londra Sanayi Sergisi'ne Osmanlı koza ürününden örnekler gönderilmiştir. Böylelikle dışa açılmaya başlayan ekonomisiyle Bursa, kısa sürede Batı'nın gelişmiş dokuma endüstrisinin hammadde veya yarı mamul üretim merkezi, ama aynı zamanda mamullerinin pazar yeri durumuna gelecektir.
Savaşlar ve ekonomik çöküntü içinde bocalayan Osmanlı Devleti, kurtuluş yolu olarak, ülkenin öz varlığını yabancıların de-netimine vermekten başka çare bulamamaktaydı. Bu yüzden, iç ve dış bütün borçlarıyla Rusya'ya verilecek savaş ödentisine, ödenmemiş borç taksit ve faizlerinin birleştirilerek "bir yönetim" altında toplanma önerisi, eşdeyişle Osmanlı Devleti'nin ekonomik iflas önerisi, bizzat "Bab-ı Ali" tarafından, alacaklı ülkelere ve uluslararası finans kuruluşlarına sunuldu.
Alacaklılar açısından bulunmaz bir fırsat olan bu öneri hemen benimsenmiş; konuyla ilgili kesimlerin temsilcileri 1 Eylül 1881 günü İstanbul'da toplandılar. Yapılan 22 oturum sonunda alınan kararlar, 15 Eylül günü (Muharrem ayının ilk günü) dünyaya açıklandı. Bu yüzden kararnameye "Muharrem Kararnamesi" adı verilmektedir. Böylelikle ünlü "Düyûn-u Umumiye (Genel Borçlar)" yönetimi kurulmuş oluyordu (Bak. DÜYÛN-U UMÛMİYE).'
Kararnamenin Bursa ekonomisine yansıyan en önemli yanı "ipek"ten elde edilen gelirlerin gözetim ve denetiminin tümüyle "Düyûn-u Umûmiye"ye bırakılmış olmasıdır. Böylelikle Bursa'nın geleneksel tarım ve sanayi dalı olan "ipekçilik", merkezi İstanbul'da bulunan ve yedi "dâyin" (alacaklı) ülke temsilcisinden oluşan bir kurulun yönetimine terk ediliyordu. Bu kurulda Osmanlı Devleti yalnızca bir komiser tarafından temsil edilmekteydi. Başkanlık Fransa ve İngiltere arasında sırayla yapılmakta, genel müdür ile memurların büyük çoğunluğu Avrupalılardan veya yerli Hıristiyanlardan atanmaktaydı.
1853 yılından itibaren Fransa'dan getirilmekte olan ipekböceği tohumlarındaki hastalıklar, bu dönemde Bursa'daki ipek üretimini olumsuz yönde etkilemiş bulunuyordu. Özellikle 1854-1878 yılları arasında tam bir kriz dönemi yaşanmış, birçok koza tüllerinin kökü kazınmıştı. Düyûn-u Umûmiye, el koyduğu ipek gelirinin artırılabilmesi için her türlü önleme baş-vurmaktaydı. Bu kapsamda 1888 yılının 2 Nisan günü Bursa'da "Harir Dârü't-Talimi" (İpek Enstitüsü) adı verilen bir öğrenim kurumu açıldı. Bu kurumun çalışmaları ve Düyûn-u Umûmiye'ce ipeğe verilen büyük önem dolayısıyla. Bursa, ipekçiliğinin 1913 yılına değin "altın dönemi"ni yaşadığı savlanmaktadır. Harir Darü't-Talimi'nden, 1888-1907 yılları arasında 769 kişi mezun olmuştur {Bak. İPEK/Apekböcekçiliği Enstitüsü).
Ancak, özellikle dışsatım tablosunun incelenmesinden anlaşılacağı üzere, Düyûn-u Umûmiye için önemli olan, Batı'nın ipek dokuma fabrikalarına "ham ipek" sağlamak idi. Örneğin 1913 yılında Bursa'da üretilen ham ipek 355.081 kilogram, bundan yapılmış olan dışsatım ise 311-752 kilogramdır.
Üretilen ham ipeğin neredeyse tamamının dışarıya gönderilmesi ve içeride mamul hale getirilememesi, bir bakıma tam anlamıyla ekonomik bağımlılığın göstergesiydi. Bu aksaklığın düzeltilerek Bursa'daki dokuma sanayisinin geliştirilebilmesi amacıyla, Bursa Ticaret Odası, 16 Aralık 1900 günü bir karar alarak "Türkistan, Rusya ve İran'da üretilmekte olan oluz milyon kilo kozadan onbeş milyon kilosunun" dışalımının yapılmasında büyük engel oluşturan yüzde sekizlik gümrük vergisinin indirilmesi isteminde bulunmuştur. Oda'nın bu isteği, konunun tek yetkilisi olan Bursa Düyûn-u Umûmiye İdaresi'ne yansıtılmış; uzun süren bir bekleyişten sonra, 15 Ekim 1901 günü verilen yanıtta, isteğin kabul edilmediği bildirilmiştir.
Açıkça anlaşılacağı üzere, Düyûn-ü Umûmiye açısından önemli olan, Bursa ve tüm Osmanlı ülkesinde ipekçiliğin geliştirilmesi değil; hem Batı için ucuz ham ipek sağlamak, hem de bu ucuz ham ipeğin gelirine el koyarak bir çifte sömürüyü sürdürmekti.
1908'de Bursa kentinin durumu 1324 H. (1906) yılında çıkarılan Hudavendigar Vilâyeti Salnamesinde, Bursa'nın ekonomik göstergeleri şöyle özetlenmektedir:
Ham ve yarı mamul ipek üretimi Bursa ölçeğinde yılda 1.906.486 kilogram yaş koza ve bundan da 99.078 kilogram yarı kum ve 51.725 kilogram tam kuru koza üretilmektedir.
Yılda elde edilen 234.000 kutu (her kutu 25 gramdır) ipekböceği tohumundan 134.000 kutusu dış ülkelere satılmakta; 50.000 kutusu Bursa içinde tüketilmekte, 50.000 kutusu da damızlık olarak açılmaktadır.
 
Dokuma Sanayisi
XX. yüzyılın başlarında, çeşitli tarihlerdeki ipek ipliği ve ipek dokuma fabrikalarının listeleri tablolar halinde verilmiştir. bunların dışında Bursa'da bez, bürümcük ve gömleklik dokuyan 200; futa ve kefiye dokuyan 20; havlu dokuyan 600; krep ve kumaş dokuyan 700 tezgâh bulunmaktadır.

Başka sanayi kolları
Bursa kentinde yılda 800 adet çift ve tek atlı yaylı binek ve yük arabası; 8 lando ve 12 körük imal edilmektedir.
Ayrıca kentte yılda 346.228 kile buğday-, 162.444 kile arpa, mısır, burçak, yulaf ve darı satışı yapılmaktadır. Ekmek ge-reksinmesini karşılamak üzere Odesa veya İstanbul kırması denilen ve fırancala ya¬pımında kullanılan undan, yılda 2.000 çuval getirtilmekledir.
Bursa'dan yabancı ülkelere av hayvanı kürkü satışı yapılmaktadır. Bunların başlı-caları ve miktarları şöyledir:
Kunduz 200, tilki 2.000, çakal 1.200, porsuk 2.000, kedi 1.000, kurt 100, tavşan 15.000, sansar 1.200.

Ticaret ve Sanayi Odası kuruluyor
Bursa Ticaret Odası, 6 Haziran 1889 tarihinde, Koza Hanı'nın küçük bir odasında, Bursalı işadamlarının girişimleri ile kuruldu. Bir yıl sonra kumlan Sanayi Odası ile birleşerek "Ticaret ve Sanayi Odası" statüsünü kazandı. Oda, 1906 yılından itibaren, çalışmalarını Belediye binasında ayrılan bir odada sürdürdü.
Oda'nın ilk yapılan toplantısında Osman Fevzi Efendi başkan (reis-i evvel), Kâmil Beyefendi başkan yardımcısı (reis-i sâni) seçildi. Öteki üyeler şunlardı: Hacı Ali Bey, Kartaki Efendi, Nafiz Efendi, Kişkar Efendi, Mehmet Ali Efendi, Bay Kostan Efendi, Nikolaki Efendi, İshak Efendi.
Böylelikle "Erbab-ı ticaretin ve Hudavendigâr Vilayet-i mahalliyesinin mes'elelerini hal için mesâi" eylemek üzere Bursa Ticaret Odası kurulmuş oluyordu.
İlk yönetim kumlu. Nafiz Efendi'yi birinci, Papazyan Efendi'yi ikinci müşavirliğe ve Elmasyan Efendi'yi de 7 lira maaşla başkâtipliğe getirdi. Ticaret Odası'na ilk yıl 70 üye kaydını yaptırdı; 1890'da 105, 1891'de 14, 1892'de 8, 1993'te 42 vb. yeni üyeler kaydolarak Oda'ya katıldılar.
Bir yıl sonra, 1891'de, Ticaret Odası'nın tüm yönetimi artık Müslüman olmayan Osmanlı uyruklarının elindedir, şöyle:
Başkan: Farsih Efendi.
Üyeler: Filibeli Kirkor Efendi, Balabanyan Agop Efendi, Boduryan Ohannes Efendi, Elefteryadis Isak Efendi, Hombuşyan Ohannes Efendi, Bay Kostan Efendi, Demciyan Atnas Efendi ve Nıhıbetyan Karabet Efendi.
Sonraki dönemlerde, oda başkanı
Müslüman Osmanlı uyrukları arasından seçilmiş; ancak çok uzun süre, Müslüman olmayan uyrukların etkinlikleri devam etmiştir (Bak. BURSA TİCARET VE SANAYİ ODASI).
1893 yılında açılan "Chicago Sergisi"ne katılma girişimleri sırasında yapılan yazışmalardan, 1891'de, Mudanya ve İnegöl'de ticaret odalarının kurulmuş bulunduğu anlaşılıyor. Aralık 1891'de Mudanya ve Kirmastı'dan (Mustafakemalpaşa) Bursa Ticaret Odası'na gelen yazılarda, bu iki kazada sergiye katılabilecek nitelikte hammadde, mamul ve dokuma bulunmadığı yanıtı verilmiştir. Bu yazı ile Kirmastı Ticaret Odası'nın da kuruluşu yapılmıştır.
Faruk Üsküdârî'nin Bursa Ticaret ve Sanayi Odası arşivinde bularak Eski Buvsu'dan Notlar adlı yapıtında yer verdiği yandaki metin dışı belge, XIX. yüzyılda, Bursa sanayisinin çöküşünün en açık kanıtı sayılabilir; şöyle ki:
1- Kentte önceleri 200 futacı tezgâhı bulunmakta iken, 1889'da bunların sayısı yalnızca 25'tir.
2- Eskiden 1000'den çok kumaş dokuyan tezgâh bulunmakta iken sayılarının 50 dolayına düştüğü; bunlardan 200 kadarında şimdilik bürümcük ve kefiye gibi şeyler dokunduğu anlaşılmaktadır.
3- Yakın zaman önce 400 beledî tezgâhı varken, bunların da sayısı 8'e düşmüş bulunmaktadır.
4- Bütün bunlardan daha önemlisi, 54 adet olarak gösterilen toplam 3.000 tezgâhlı harir (ipek) fabrikalarından, 1.000 tezgâhlı 14'ü tümüyle kapanmış bulunmakta; kalan 2 000 tezgâh ise, ancak yılın altı ayında çalışabilmektedir.
İpek sanayisinde durum
Yüzyıllar boyunca Bursa'da, bölge ekonomisinin tanm dışı kesimlerinde en önemli çalışma alanlarının "uluslararası ticaret" ve "ipekçilik" olduğu bilinmektedir.
KEK. yüzyıla gelindiğinde, imparatorluk düzeyinde yaygınlaşan ağır ekonomik bunalımın yansımaları dışında; Bursa, ikinci ve asıl önemli ekonomik sarsıntı dönemine. Batı'da gerçekleşen "sanayi devrimi''ne ayak uydurulamayışı dolayısıyla girmiştir.
Bursa'da batı standartlarına uygun ilk "ipek fabrikası" (ki bunun niteliği konusunda yeterli bilgilerimiz bulunmamaktadır), 1846 yılında, koza ticareti yapmakta olan Taşcıyan Ohannes ve Osep ağalarla Fransız yurttaşı Falkeisen arasında gerçek-leştirilen ortaklık sonucu, bir yabancı sermaye katılımı biçiminde kurulmuştur.
Falkeisen'in yerli gayrimüslim ortaklarıyla birlikte kurduğu bu ilk fabrika, buhar gücüyle çalışan, çağına göre modern bir işletmeydi. Bursalı işçiler, önceleri içinde makinelerin bulunduğu bu gürültülü fabrika binasına girmek istemedilerse de, kısa süre içinde buhar gücüyle çalışan fabrikalar çoğaldı. Erkek işçilerin yerini önce gayrimüslim, sonra müslim kadın ve kızlar aldı.
Falkeisen ve Brotte Biraderler'le Taşcıyan Ohannes-Beyoğlu Osep ortaklığı ile kurulan bu ilk iplik fabrikasını, 1853'te, devlet eliyle kumlan bir başka iplik fabrikası izledi. "İpekçilik sanayisini özendirme ve geliştirme amacıyla Hazine-i Hassa-i Şahaneden, Demirkapı mahallesi aşağısında kalan Çınarönü adlı yerde Harir Fabrika-ı Hümâyunu" kuruldu.
1876 yılına gelindiğinde, Bursa'daki ipek ipliği fabrikalarının sayısı on dörde yükselmiş bulunuyordu.
Bu fabrikaların kuruluşundan bir süre önce, 1834'de Bursa'ya gelen Charles Texier, "Bursa ipek üretiminin Lyon'un rekabetine karşın ayakta kalabildiğini ve bu alandaki ihracatın yılda 100 bin parça dolayında olduğunu" yazmaktaydı. Hatta Texier, liman kenti Gemlik'in adının da, Bursa'da imal edilen ünlü ipek gömleklerin buradan dış pazara satılmasından dolayı "Gömlek" sözcüğünün dönüşümüyle oluştuğuna inanıyordu.
Oysa 1853'de Ubicini şunları yazıyor: "Anadolu'da ise kadifeleri, satenleri, ipeklileri onca ün yapmış olan Diyarbakır ve Bursa, bundan otuz kırk yıl önce ürettiklerinin artık onda birini bile üretememektedir."
Vicjuesnel'in 1847 yılındaki gözlemlerine göre ise, "birkaç yıl önce Bursa'da 25 bin okka ipek işlemekte olan 1.000 tezgah varken, şimdi ancak 4 bin okka ipek işleyebildi 75 tezgâh kalmış" bulunmaktaydı.
Bu hızlı ve âni çöküş, başlıca iki nedene bağlanmaktadır. Birincisi, daha başlangıcından itibaren Bursa'da sanayileşmeye yönelirken, üretim sürecinin bir bütün olarak göz önünde bulundurulmaması; ikincisi de, kumlan fabrikaların, tepme mancınık yöntemiyle işleyen klasik tezgâhları tasfiye etmesidir. Bu fabrikalar, Avrupa'nın dokuma endüstrisine hammadde üretmeye yönelik bir üretim aşamasına göre planlanmış bulundukları için, koza yetiştiriciliğini olumlu yönde ivmelemişlerse de; Bursa'da, çağdışı kalmış yerli sanayinin hızla çökmesine neden olmuşlardır.
1881'den sonra Bursa ve çevresinde ipek üretimini artırma etkinliğine girişen Düyûn-u Umûmiye de, üretimin, bu ilk aşamasına dönük bir uygulamayı Batı'nın çıkarlarına daha uygun bulmuştur.
Öte yandan kurulan fabrikaların büyük bölümü ya yabancıların, ya da Müslüman olmayan uyrukların elinde toplanmaktaydı. Örneğin 1864'te Bursa'ya gelen Georges Perrot'ya göre, kentteki irili ufaklı otuz beş kadar fabrikanın altı yedi tanesi Avrupalılara, kalanları da Ermeni, Rum ve Musevilere aitti. 1906'da Bursa'ya gelen Regis Delbeuf ise, kentte 1845 yılında beş fabrika olduğunu, 1855'te bu sayının "toplam 2.000 havuzlu on beş, birkaç tane de 820 havuzlu" olffiak üzere yirmiden daha çok sayıya yükseldiğini belirtiyordu.
Bu olumsuz etkenlerin yanı sıra, 1891 yılında Fransa hükümeti ipekli kumaş üretimini artırmak amacıyla 6 yıllık bir plan uygulamaya koymuş ve ham ipek dışalımına kolaylıklar getirmiştir. Bunun sonucu olarak Fransız tüccarları, Bursa ve dolayında üretilen kozayı toplamaya başlamışlardı. Bu durum karşısında Bursalı fabrikatörlerden Bedikyan Komitas Efendi ile 17 arkadaşının, Ticaret Odası'na yaptıkları başvuru şöyledir:
"...Memalik-i şahaneden [Osmanlı ülkesinden] koza ihracatı tezayüd [artacağı] ve harir [ipek] ihracatı tenakus edeceği [azalacağı] ve bu hal burada hark fabrikalarının muattal [kapalı] kalması ve fabrikalarda çalışan bunca işçinin ve binaenaleyh [dolayısıyla] zürranın [çiftçiler, burada yetiştiriciler] gadrini intaç edeceği cilıetle Hu-davendigâr Vilâyetinden koza ihracatının külliyen [tümüyle] men'i [yasaklanması],.."
Ticaret Odası, bu başvuru üzerine durumu görüşerek şu sonuca varmıştır:
"...Fransa hükümetinin almış olduğu teşvik edici önlemlerin, Fransız fabrikatörlerin bölgemizden koza ürününü satın alarak Fransa 'ya göndermelerine neden olacağı... Bu durumunsa, bugün işlemekte olan harir fabrikalannm kapatılması ve böylece hem hazinenin, hem de fabrikalarda işçilikle geçinen binlerce kadın ve erkeğin işsiz kalmalarma yol açacağı... [kısaltarak ve sadeleştirerek]."
Bu tür başvuruların yoğunlaşması üzerine, Osmanlı hükümeti, ülke içinde koza naklinden alınmakta olan "gümrük vergisi'ni on yıl süre ile kaldırdığını açıklamıştır. Ancak bu önlem de yeterli olmamış, Bursa'da üretilen ham ipeğin çok büyük bölümünün işlenmeden dış ülkelere satılmasına devam edilmiştir.
1913-1915 Kısmi Sanayi Sayımı Yabancı ortaklık halinde ilk fabrikanın kuruluşundan itibaren, XIX. yüzyıl sonuyla XX. yüzyıl başlarında, Bursa'da hammadde üretimine yönelik sanayileşmenin bulunduğu aşama ve bu sanayinin niteliği; Regis DelbeuPün De Costantinople â Brousse el a Nicee (1906) adlı yapıtında verilen bilgilere göre ekli tablodadır.
Bu tablonun incelenmesinden, Bursa'daki sanayileşmenin, batı standartlarına göre sanayileşme sayılamayacağı bir yana; büyük ölçüde yabancıların ve Müslüman olmayan Osmanlı uyruklarının ellerinde toplandığı anlaşılmaktadır.
Örneğin devlete ait iki fabrikadan birinin de, Serop Kapıcıyan adlı bir Ermeni tarafından işletilmekte olduğu anlaşılıyor. Öteki devlet fabrikası ise kiralıktır, henüz işletilmemekte ya da bir nedenle işletilmesine son verilmiş bulunulmaktadır.
Nitekim Osmanlı Devleti'nin 1913-1915 yılları arasında yaptığı "Kısmi Sanayi Sayımlanın sonuçları da, yukarıdaki iki gerçeği onaya koyacak nitelikte idi. Bu yıllar arasında İmparatorluğun İstanbul, İzmir, Bursa, Manisa, İzmit, Karamürsel, Bandırma ve Uşak kentlerinde 264 sanayi kurulusunun bulunduğu ve bu sanayi kuruluşlarında 14.060 işçinin çalışmakta olduğu saptanmıştır. Sanayi kuruluşları, çevirici güç olarak toplam 20.977 HP (beygir gücü) enerji kullanmaktaydılar. Sanayinin yüzde 70'e yakın bölümü İstanbul ve İzmir çevresinde yoğunlaşmıştı; üstelik bunun ancak yüzde 15-20 oranındaki bölümü Müslüman-Türk Osmanlı yurttaşlarının kontrolünde bulunmaktaydı.
1915 Sayımı'na göre Bursa'da, evlerde ayakla işletilen 90 tepme mancınık ve çevirici güç ile çalıştıkları için fabrika olarak tanımlanan 41 ham ipek imalathanesi olduğu belirlenmişti. Bu 41 fabrikadan altısı Müslüman-Türk uyrukların, otuz üçü ise Müslüman olmayanların ellerinde idi. Ayrıca 2 adet de "Hazine-i Hassa'ya (devlete) ait fabrika vardı. Fabrika adı verilen bu imalâthanelerdeki toplam çevirici güç 154 HP, toplam işgücü ise 2.316 idi.
Ham ipek üretilen bu imalâthanelerin dışında, Batı standartlarına göre fabrika sayılabilecek nitelikte beş dokuma işyeri bu-lunmaktaydı ki, bunlardan da yalnızca biri Müslüman-Türk uyruklunun elinde idi. Bu beş fabrika, öteki kırk bir fabrika sayılan imalâthanenin kullandığı enerjiden daha çoğunu kullanmaktaydı: 229 HP. Buna karşılık, ancak 367 kişilik bir işgücü kullanımları vardı.
Sayım sonuçlarına göre, Bursa'da, ipek sanayisinin dışında, üç değirmen, bir yün iplik dokuyan fabrika vardı; ayrıca saraçlık, kunduracılık, bıçakçılık vb. zanaat dalları yaygın idi.
Koza üretimi ve aşar geliri
1325 II. (1907) tarihli Hudavendigâr Vilâyeti Salnamesi''ne göre Bursa Sancağı'nda 1886-1903 yılları arasında şöyle olmuştur:
  YIL          ÜRETİM (Kg)             AŞAR GELİRİ (Osmanlı Lirası)
1886          2.057.497                  24.870
1887          3.088.083                  37.063
1888          3.965.726                  48.930
1889          3.426.026                  41.412
1890          4.324.670                  51.868
1891          4.610.584                  65.005
1892          4.581.105                  49.108
1893          3.439.984                  42.125
1894          5.386.119                  54.230
1895          4.207.392                  45.167
1896          4.950.315                  61.932
1897          6.146.620                  84.803
1898          5.132.524                  65.255
1899          5.264.984                  63.362
1900          5.226.827                  69.862
1901          5.434.490                  96.766
1902          6.100.919                  73.353
1903          7.436.000                100.000

1913-1921 döneminde Bursa'nın ham ipek üretimi ve dışsatımı da şöyle olmuştur:
  YIL           ÜRETİM (Kg)           DIŞSATIM (Kg)
1913            355.081                  311.752
1914            121.999                    95.227
1915              79.038                    63.719
1916            171.771                  126.872
1917              70.409                    58.069
1918              52.820                    36.186
1919            164.578                  141.315
1920              42.407                    25.543
1921            107.034                    93.097

1913-1915 arasında gerçekleştirilen Kısmi Sanayi Sayımı'nda Bursa'da sayımı ve değerlendirmesi yapılan fabrikaların listesi ile gerekli açıklamalar ekli tablodadır.
Görüleceği gibi Hudavendigâr Vilâyeti'nde yalnız il merkezi Bursa'da sayım uygulanmış Pazarköy (Orhangazi), Mudanya, Gemlik, İnegöl gibi ilçelerde kurulu iplikhaneler sayım dışı kalmışlardır.
Sayımda esas alınan ölçüt, fabrika sayılabilen işyerinde çevirici güç (muharrik güç) ile birlikte en az 10, ya da çevirici gücü olmadığı halde en az 20 işçi çalıştırıyor olması idi. Ayrıca 24 saatte en az 100 kental hububat öğüten değirmenlerle, en az 10 işçi çalıştıran sabun yapım evleri de sayım kapsamı içine alnmıştır.
Bursa'da ilk anonim şirketler İkinci Meşrutiyet'in ilânının hemen ardından, hükümetin de özendirmesiyle, Bursa'da ticaret ortaklıkları kurulmaya başlamıştır. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre Hudavendigâr Vilâyeti, Dahiliye Nezareti'nden aldığı direktife uyarak bu tür girişimlerin sürdürülmesini istemekte, örneğin 15 Ağustos 1909'da Ticaret Odası'na yazdığı bir yazıda "...Ahalinin temin-i refah-ı hali için ticari ve iktisadi şirket ve sandıkların teşkili zımnında teşvikat tergibat-ı lâzimede[özendirme] bulunulması"istenmekteydi.
Ne var ki Osmanlı Ticaret Kanunu'nun, şirket sözleşmelerinin düzenlenmesi ve tescili konusunda yeterli değildi. Aksaklıklar, özellikle kollektif, komandit ve anonim şifketlerin tamamlanmasında ortaya çıkmakta idi. Bu belirsizlik içinde, Bursa'da ait arda bir takım şirketler kurulmuştur, örneğin:
* Yüzelli sehim'den (pay) mürekkep Bursa Tasarrufat-ı Mütekabilliye Şirketi.
* Yüz sehimden mürekkep Bursa Ermeni Şirket-i Tasarrufiyesi.
* Kıraathane işletmek ve şâire ticaretiyle meşgul olmak üzere fazla-i hasılatından (gelir fazlasından) tahvilat mubayaa edilmek suretiyle 1 Kânunusani 1324 tarihinden üç yıl müddetle devam etmek ve elli sehimden ibaret olmak üzere Bursa Ermeni Nümune-i Terakki Şirketi.
Bu şirketler, adlarından ve uğraş alanlarını belirleyen açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bilinen anlamda birer ticaret ortaklığı niteliğinde değildiler. Bir bölümü ise, ülke içindeki Hıristiyan uyrukların özel amaçlı girişimleri izlenimini uyandırmakta idi. Nitekim Ticaret Odası, "Bursa Ermeni Nümune-i Terakki Şirketi"nin Oda'ya kaydığını uzun araştırmalardan sonra bir süre erteleyerek yapmıştır.
Çeşitli karmaşaların ardından Bursa'da teknik anlamda ilk anonim şirketler, İnegöllüzâde Hacı Saffet Bey'in önderliğinde "Osmanlı Anonim Seyr-i Sefain Şirketi" ve "Bursa Mensucat-ı Osmaniye Anonim Şirketi" adlarıyla kurulmuştur.
Osmanlı Anonim Seyr-i Sefain Şirketi, 26 Kanunuevvel 1326 (1910) tarihli padişah iradesiyle ve anaparası 20.000 lira olarak kuaılmuştu. Her biri bir lira olmak üzere hamiline yazılı yirmibin hisse senedi çıkarılmıştı.
Şirket, Mudanya-İstanbul arasında denizyolu ulaşımcılığına başlamıştır. Bu amaçla alınan ilk geminin adı "Başlangıç" idi. ne var ki, beklenen sonucu vermediği için bir süre sonra şirket tasfiye edilecektir.
Bursa Mensucat-ı Osmaniye Anonim Şirketi de, 8 Mayıs 1326 (1910) tarihli bir padişah iradesiyle kurulmuştu. Anaparası 10.000 lira idi ve her biri 1 liralık onbin hisse senedi çıkartmıştı. Sonradan anaparası 1912 yılında toplanan bir genel kurul kararıyla 15.000 liraya çıkarılmıştı.
Seyr-i Sefain Şirketi'nin tasfiyesinden sonra, esasen kumcuları aynı kişiler olan bu iki şirket birleştirilmiş; 1925 yılında bir statü değişikliği ile "Dokumacılık ve Trikotaj Anonim Şirketi" adını almış ve 1930 yılında durumunun sarsılması üzerine İş Bankası'nın bir ortaklığı olarak yeniden düzenlenmiştir. Ipek-lş, Bursa'nın bu ilk düzenli anonim şirketinin bir uzantısıdır.

1893 Chicago Sergisi
1851 yılında Londra'da açılan bir sergiye Bursa'dan da ipek kozası ve yarı mamul ipek çeşitleri ile katılanlar bulunduğu
bilinmektedir. Ancak bu katılımların daha çok dışarıdan organize edildiği bir gerçektir.
1889 yılında Bursa Ticaret Odası'nın kurulmasıyla Bursa'nın ekonomik tarihini aydınlatıcı nitelikteki belgelerin sayısında önemli bir artış olduğu kuşkusuzdur. Bu
durumu, Oda kayıtlarının düzenli tutulmasına ve arşivlenmesine borçlu bulunmaktayız.
Bu kayıtlardan, 1893 yılı mayıs ayında Amerika Birleşik Devletleri'nin Chicago kentinde açılacak olan ve her türlü sanayi, toprak ve su ürünleri ile madenlerin tanıtılacağı sergiye. Bursa Ticaret Odası'nın da katılma karan aldığını öğrenmekteyiz. Serginin Türkiye'deki organizasyonu görevini üstlenen İstanbul Ticaret Odası'nın oluşturduğu komisyonun başkanı olan Azaryan Aristakis Efendi, 1891 yılı kasım ayında Bursa Ticaret Odası'na bu konuya değin bir yazı göndermiştir. Oda, 25 Kasım 1891 günü yaptığı toplantıda, bu sergiye katılmayı uygun bulmuş; ancak öncelikle Hudavendigâr Vilâyeti sınırları içinde bir sayım yapılması gerektiğine karar vermiştir.
Bu dönemde, merkezi Bursa olan vilâyet çok geniş bir alanı kapsamakta, yüzölçümü 81.875 kilometrekareyi, nüfusu da 1.438.286'yı bulmaktadır. Oda yönetim kurulu, ilkin vilâyet suluları içinde ticaret odası bulunan sancak ve kazaları araştırmış; Balıkesir, Kütahya, Ertuğrul (Bilecik) sancaklanyla, Mudanya, Bandırma, Erdek, Gönen, Edremit, Ayvalık, Bigadiç, Sındırgı, İnegöl, Bolvadin, Uşak kazalarında ticaret odalarının bulunduğunu saptamıştır. Bu odalara ve oda bulunmadığı anlaşılan kent ve kasabalarda yerel yöneticilere yazılar gönderilerek, Chicago Sergisi'ne ne gibi ürünlerle katılabilecekleri sorulmuştur.
İlk yanıtlar, Mudanya ve Kirmastı'dan (Mustafakemalpaşa) gelmiş, ne var ki buralarda sergiye katılabilecek nitelikte "mevad-ı iptidâiye" (hammadde) ile "mâmulât ve mensucât-ı sınaiye" (mamul ürünler ve dokuma) bulunmadığı bildirilmiştir. Yanıt yazısındaki adlara dayanılarak Kirmastı kazasının Ticaret Odası'nın kuruluşu yapılmıştır.
Bir yıl sonra 1892 eylül ayında, Dahiliye Nezâreti'nin bir yazısı üzerine Oda yönetim kurulu yeniden toplanarak, 'Bursa merkezi mensucat mamullerinin numunelerinin Oda marifetiyle derhal tedarik edilmesine ve bunların hangilerinin teşhire değer olduğunun" saptanması için, Padişah tarafından "memuriyet-i mahsusa" (özel görev) ile görevlendirilerek Bursa'ya gelmiş bulunan Ziraat ve Nafıa Müşaviri Saadetlu Cemal Beyefendi'nin de hazır bulunacağı bir toplantı düzenlenmesine karar verilmiştir.
Ne var ki Osmanlı yetkilileri. Chicago Sergisi'ne Bursa'dan yalnızca "yapağı" ile katılma kararını alacaktır. Bütün uğraşmalara karşın, bir zamanların en ünlü dokuma ve ipek sanayisine sahip kenti Bursa'dan, uluslararası nitelikteki böyle bir sergiye katılabilecek düzeyde herhangi bir sanayi ürünü bulunamamıştır.
Ticaret Odası, yetkililerin bu durum karşısında, 28 Ekim 1892 günü toplanarak gelişmeleri görüşmüş ve aşağıda özeti sunulan karar uyarınca "yapağı" alımı için gerekli hazırlıklara başlamıştır.
"...Vilâyet dahilinde bulunan yapağıların Karaman, Hereke ve Kıvıreık cinslerinden ibaret olup, bunların Nisan ve Eylül aylarında kırpılıp, nisan ayında kapılanlar yapağı ve eylül ayında kapılanlar yün olup... bunlardan numune olarak yarımşar A'ijye [okka] mubayaa edilerek [satın alınarak] makam-ı celil-i vilâyete tevdii ve sahiplerinin isim ve mahall-i ikaametlerinin arz ve inbiasına [gönderilmesine]..."
Bursa'dan 1893 Chicago Sergisi'ne katılma olup olmadığı kesin olarak bilinmiyor. Ancak Ticaret Odası'nın sürdürdüğü uğraşılarından, bu tür bir uluslararası sergiye katılmaya değer ürün bulunamadığı ortaya çıkmakta.
Anlaşılacağı üzere sanayinin dışa bağımlı yapısı ve yalnızca hammadde dışsatımına yönelik olan dış ticaret rejimi; Düyûn-u Umûmiye'nin ipekböcekçiliğini özendirme ve geliştirme etkinliklerine karşın, Bursalı işadamlarını bir kredi darboğazına sokmuş bulunuyordu. Ticaret Odası, kentteki Osmanlı Bankası'nın fahiş fiyat uygulamasından, Ziraat Bankası'nın ise o sıralarda çalışma alanının sınırlı tutulmasından dolayı, kredi sağlayabileceği bir ticaret bankası kurulmasını veya İstanbul Galata'da şubesi bulunan Fransız bankası "Credit Lyonnais"nin bir şubesinin de Bursa'da açılmasının sağlanmasını, bu darboğazdan çıkış yolu olarak önermekten başka çare bulamamıştır.
1906 ve 1909 Sergileri Bak. BURSA SERGİSİ (1906) ve (1909)
Dönem içinde tarım
XTX. yüzyılda Bursa'da tarım ilkel yöntemlerle ve doğa koşullarıyla bağımlı olarak yapılmaktaydı. Buna karşın İmparatorluk içinde İzmir'den sonra tarımsal alanda en gelişmiş bölge Bursa ve çevresi idi. Toprağın verimli ve iklimin elverişli olması nedeniyle tahıl üretimi yüksek düzeyde bulunuyordu. Yine ilkel yöntemler ve araçlarla yapılmakta olan bağcılık da, Osmanlı ülkesinin başka bölgelerine oranla daha ileri durumda idi. Bağcılık yanında, şarap üretiminde de ileri düzeye ulaşmış bulunan Hudavendigâr Vilâyeti'nden, başta İstanbul olmak üzere İmparatorluğun çeşitli yerlerine ve İngiltere ile Rusya'ya şarap satışı yapılmaktaydı. Örneğin Cuinet'ye göre XIX. yüzyıl sonunda Bursa Sancagı'nın üzüm rekoltesi 16.750.000 kilogramı bulmaktaydı.
Bu dönemde Bursa Sancağı'nda zeytin üretimi de yaygındı. Yine Cuinet'ye göre, yalnızca Bursa ile Mudanya arasındaki zeytinliklerden yılda ortalama 38.500.000 kilogram zeytin elde edilmekte idi. Bu ürünün yaklaşık yarısı zeytinyağı üretiminde kullanılırken, kalanı tuzlanarak kaplarda saklanmaktaydı.
Bursa'da pamuk tarımı, yüzyılın başlarında ancak yerel tüketime yönelik bulunuyordu. Ancak 1860-1865 yıllarındaki Amerikan İç Savaşı boyunca, Avrupa ülkelerinde baş gösteren pamuk darlığı dolayısıyla, Osmanlı Devleti, başta İzmir ve Bursa olmak üzere Anadolu'nun bazı bölgelerinde pamuk üretimini özendirici önlemler almıştı. Bu amaçla pamuk üreticilerine toprak verilmiş, karşılıksız olarak iyi kalite tohum dağıtılmıştı. Böylelikle Bursa ve çevresinde pamuk ekiminin yaygınlaştırılmasına çalışılmıştı.
Yüzyılın başlarında Bursa ve çevresinde tütün ekiminin yüksek düzeyde bulunmasına karşın, "Reji İdaresinin kurulmasından ve tütünde tekelleşmeye gidilmesinden sonra uygulanan düşük alım ve yüksek satış fiyatı politikasıyla, bu tarım kesiminde bir gerileme görülmüştür. Ayrıca ülke çapında ve özellikle Bursa dolaylarında, tütün kaçakçılığı yaygınlaşmış; reji kolcularıyla üreticiler arasında ölüm ve yaralanma ile sonuçlanan çatışmalar çıkmıştır (Bak REJİ İDARESİ).
XIX. yüzyılda Hudavendigar Vilâyeti'nde ekilen tarımsal alanlar 40 x 17 kilometre boyutlarında bir alanı bulmaktaydı. Tarımla uğraşan aile sayısı 120 binin üstündeydi. Tarımsal toprağın yaklaşık yüzde 79'unda tahıl, yüzde 3'ünde sanayi bitkileri, yüzde 2'sinde ise baklagiller ekilmekteydi. Bağlar % 16'lık bir alanı kaplamaktaydı; toplam 50.000 hektar dolayında dutluklar vardı.
Cuinet'ye göre XIX. yüzyıl sonlarında Bursa Sancağı'nda üretilen çeşitli tarımsal ürünler ve bunların yıllık rekolteleri şöyleydi:
Buğday             950.000 hl.
Arpa                  810.000 hl.
Çavdar                70.000 hl.
Mısır                    98.000 hl.
Bakla                 850.100 kg.
Mercimek             60.000 kg.
Fasulye             300.000 kg.
Fiğ                       30.918 kg.
Ketentohumu    918.153 kg.
Susam               135.000 kg.
Pamuk               450.000 kg.
Afyon                   50.000 kg.
Tütün                 500.000 kg.
Zeytinyağı       2.399.310 kg.
Şarap              6.410.000 kg.
Kuru üzüm      1.000.000 kg.
Yaş üzüm      16.750.000 kg.

1324 SALNAMESİ'NE GÖRE TOPAKLARIN DAĞILIMI: 1324 H. (1906) tarihli Hudavendigar Vilayeti Salnamesi'nde yer alan bilgilere göre bugünkü Bursa ili sınırları içinde kalan bazı ilçelerdeki toprak dağılımı yaklaşık olarak şöyle idi:

Bursu Merkez İlcesi'nde
Tarla, bahçe, bağ ve zeytinlik, kestanelik, yoncalık ve çayır, sebze bahçesi olmak üzere toplam 436.820 dönüm tarımsal arazi 91.332 parça halinde bölüşülmüş durumdadır.
Bu durumda işletme başına 4 dönüm ve 783 metrekare tarım arazisi düşmekteydi.

Kirmastı (Mustafakemalpaşa İlçesi 'nde)
Tarla, bahçe, bağ, çayır-mera ve sebze bahçesi olmak üzere toplam 356.465 dönüm tarımsal arazi 45.476 parça halinde bölüşülmüş durumdadır.
Bu durumda işletme başına 7 dönüm ve 839 metrekare tarım arazisi düşmektedir.
Kirmastı'da ayrıca 15.000 dönüm tutarında tarım arazisi olan 4 çiftlik bulunmaktadır.

Mudanya İlçesi'nde
Bu ilçede toplam 24.731 dönüm zeytinlik 16.446 parçaya bölünmüştür; işletme başına düşen zeytinlik 1 dönüm ve 504 metrekaredir. Oysa tarlaların dağılımı daha değişik nitelikte olup; toplam 98.615 dönüm tarla, 6.378 parça halindedir, işletme başına düşen miktar 15 dönüm ve 462 metrekaredir.
Mudanya'da ayrıca yüzölçümü verilmeyen 3 çiftlik bulunmaktadır.

Pazarköy (Orhangazi) İlcesi'nde
Salname'de toprağın dağılımı verilmemiş, ancak çiftliklerin yüzölçümleri şöylece sıralanmıştır:
Veli Paşa Çiftliği 3.395 dönüm, Baltaoğlu Çiftliği 252 dönüm, Kalleoğlu Çiftliği 369 dönüm ve Nalbantoğlu Çiftliği 233 dönüm.
Yukarıda dört ilçe için verilen bilgiler, Salname'de, öteki ilçeler için yer almamaktadır. Bu nedenle tüm il çapında genel bir değerlendirme yapılamamıştır.

1325 II. SALNAMESİNE GÖRE: 1325 H. (1907) Salnamesi'nde yer alan bilgilere göre, yaklaşık günümüzdeki Bursa ili sınırları içinde kalan alanda 1906 yılında elde edilen ürün miktarı da şöyle:
TAHILLAR
Buğday                   4.195.000 kile
Arpa                        1.652.000 kile
Yulaf                           324.000 kile
Kapluca-çavdar           261.000 kile
Mısır-darı                    535.000 kile
Pirinç                            12.000 kile

BAKLAGİLLER
Bakla                          208.850 kile
Fasulye                         23.750 kile
Nohut-mercimek           26.000 kile
Burçak                          86.000 kile

MEYVELER
Şeftali-kayısı                 90.000 kıyye
Yaş meyveler              633.000 kıyye
İncir                              51.000 kıyye
Ceviz                          108.000 kıyye

ÜZÜM VE ÜZÜMDEN YAPILAN ÜRÜNLER
Yaş üzüm               40.463.000 kıyye
Şarap                       1.704.000 kıyye
Rakı                             304.000 kıyye
Pekmez                    1.000.000 kıyye

ZEYTİN VE ZEYTİNYAĞI
Zeytin ağacı              3.729.000 adet
Dane zeytin            14.820.000 kıyye
Zeytinyağı                 3.697.400 kıyye

ARICILIK
Arı kovanı                       21.950 adet
Bal                                 75.200 kıyye
Balmumu                          3.006 kıyye

DİĞER TARIM ÜRÜNLERİ
Tütün                           212.000 kıyye
Afyon                                  600 kıyye
Soğan                       2.860.000 kıyye
Patates                        545.000 kıyye
Pamuk                              2.500 kıyye
Keten-kenevir              366.000 kıyye
Haşhaş                        473.000 kıyye
Susam                         716.000 kıyye
Keten tohumu               28.000 kıyye
Anason                          14.000 kıyye

Bursa Ticaret Odası'nın Kasım 1906 tarihli karar ve yazışmalarından, bu yıllarda "Bursa havalisinden ve merkez ve vilayet-i celileye tabi Mudanya ve Pazarköy (Orhangazi) ve Gemlik kazalarından Almanya'ya" dışsatımı yapılan ticaret mallarının en önemlilerinin "Zeytin ve zeytinyağı ile pekmez, yulaf, envâ-i reçel (çeşitli reçel), taban helvası, ceviz, ayva, şeftali, kestane, yaş üzüm ve emsali meyveler ve envâ-i müskirat (çeşitli içkiler), mâmulât-ı smaiyeden (sanayi ürünlerinden) harman döğeni, mamulat ve mensucat-ı hamiye (ipekli), her nevi havlu" olduğunu öğrenmekteyiz.
Dışsatım kalemlerinin büyük çoğunluğunun tarımsal ürünler olmasına karşın, imparatorluğun bu alandaki etkinlikleri yetersiz kalmakta; özellikle teknik tarım yapılmasına yönelik bir eğitim düzenine geçilmesinde gecikiidigi için, zaman zaman çeşitli hastalıklar tarım ürünlerinden elde edilecek ürün miktarını düşürmektedir. Nitekim 1891 yılında Bursa'nın çok ünlü "Yeşiltürbe", "Alyanak" ve "Hülü" şeftalileriyle öteki tür meyve ağaçlarında görülen bir hastalık, üreticileri zor durumda bırakmıştı. Bursa'nın Nafıa ve Ziraat Müşaviri, bu durum karşısında valiliğe başvurarak, üreticileri eğitmek üzere, "Fransa'nın Versay Mektebi'nden neş'et etmiş muktedir bir bahçıvanın" 250 frank aylıkla getirilmesini istemiştir.
Bu çaresizlik, en büyük ekonomik varlığı tarım olan imparatorluğun ve hele imparatorluğun en gelişmiş bölgelerinden biri sayılan Bursa'nın, her alanda olduğu gibi tarım alanında da içinde bulunduğu açmazı aydınlatması bakımından ilginçtir.
Nitekim aynı yıl, "Hudavendigar Numune Çiftliği Ziraat Mektebi" adıyla kurulan bir tarım okulunda, teknik tarıma yönelik eğitim ve öğretim çalışmalarına başlanılmıştır (Bak. ZİRAAT MEKTEBİ)..

Halıcılık
Dönemin yönetsel bölünmesi gereğince halıcılığı ile ünlü Uşak ve kilimleriyle tanınan Eşme, Hudavendigar Vilâyeti sınırları içinde bulunuyorlardı. Bu kazaların dışında, Cuinet'ye göre, Smyrna (İzmir) halıları adı verilen bir cins halı türü Bursa'da dokunmaktaydı. Bursa halılarının belli başlı türlerinin adlarını "sofralı", "sıralı" ve "seccade" olarak vermekte olan Cuinet; bunlardan renk çeşidinin az, buna karşın renklerin pek uyumlu olduğunu, bu halıların uzun yıllar solmadan dayandığını yazmaktadır. Sofralı'nın koyu bir fon üzerinde mavi, yeşil, portakal rengi ve sarı desenleri bulunuyordu. Sıralı'da menekşe, yeşil, siyah, kırmızı, sarı ve beyaz çizgiler değişik bileşimlerde kullanılıyordu. Seccade'nin desenleri ise özgün ve çok çeşitli idi. Cuinet, tüm bu halı türlerinin uzun tüylü sık ve sıkı dokunduğunu belirtmekte; ancak Uludağ ve Nilüfer Çayı kıyılarında yaşayan Türkmenlerin "döşeme" adı verilen kilimlerinin kısa tüylü dokunduğunu, tüylerinin kırpıldığını, araya sık sık keçi kılı katılmak suretiyle, kilimlerin parlaklık ve dayanıklılığının artırıldığını kaydetmektedir.
Cuinet, Bursa dolaylarında yapılan bu halı ve kilimlerin fiyatlarının çok düşük olduğunu da not etmektedir.
Dönem içinde Bursa'da yayımlanmakta olan Hudavendigâr gazetesinin 9 Mayıs 1317 (1901) tarihli sayısından, Mihalıç (Karacabey) kazasında da bir halı yapımevinin kurulduğunu; burada özel olarak dokunan bir seccadenin vilâyete gönderildiğini ve vilâyetçe bu halının satın alındığını öğrenmekteyiz. Gazetedeki bu konuya ilişkin yazı, şöyle sona ermektedir":
"İlk kez dokunan bu seccadenin renk ve nakısı oldukça mükemmel olduğundan, bu sanatın orada da gelişmesi ve gereklerinin tamamlanması için yardım edilmesi,
halkın özendirilmesi için gereğinin yapılması emredilerek, bu seccadenin bedeli göndeıilmiştiı: Avrupa piyasalarında önemli bir yeri olan Osmanlı halılarının, Mihaliç'la da yapılmasına teşebbüs edilip başarıya ulaşması takdire layıktır; devamını ve gelişmesini dileriz."

Madenler
Yabancıların veya yerli sermayenin Osmanlı ülkesindeki yeraltı kaynaklarını işletmeye başlamaları, 1861 yılında, madenler üzerindeki devlet tekelinin kaldırılmasından sonradır. Ne var ki 1861 tarihli kararname ile yeraltı zenginliklerinin daha kolay ve bol miktarda çıkarılması öngörülmüş ise de, ülkenin yeraltı varlığının ham cevher olarak yurtdışına çıkarılmasını önleyici hiçbir önlem düşünülmemişti.
XIX. yüzyılda Hudavendigâr Vilâyeti sınırları içinde, pek çok maden yatağının bulunduğu bilinmekte, ancak bunlardan pek azı işletilmekteydi. Yüzyıl sonlarında bir İngiliz firması tarafından Uludağ'daki "Atranos (Orhaneli) Krom Madeni", yıllık 15 000 ton kapasite ile çalıştırılmakta, elde edilen cevher ocağın bulunduğu yerden deve ve katır sırtında Gemlik'e taşınmakta, buradan dış ülkelere gönderilmekteydi. Aynı İngiliz firması, İnegöl yakınlarında bulunan ve bugün Kütahya il sınırları içinde kalan Karlıyer'deki bir krom madenini de işletmekteydi. Bu bölgede yılda 10.000 ton dolayında üretim yapılmakta, çıkarılan cevher aynı taşıma yöntemiyle Kütahya demiryoluna ulaştırılmaktaydı.
1324 H. (1906) ve 1325 H. (1907) yıllarında yayımlanan Hudavendigâr Vilâyeti salnamelerinde, günümüzdeki Bursa ili sınırları içinde kalan bölgelerdeki maden varlığı ve bunlardan işletme imtiyazı alınanların durumu şöyle belirtiliyor:

Çalıştırılmakta olan
Mösyö Peterson Biraderler'in 1317 R. (1901) yılında işletme imtiyazını aldığı Atranos İlçesi'nin Harmancık bucağına bağlı Kozluca'da krom madeni ocağı.

Henüz çalıştırılmayan
İşletme imtiyazı alınmış olmakla birlikte henüz çalıştırılmaya başlanmayan madenler:
Mösyö Peterson Biraderler'in 1306 R. (1890) yılında işletme imtiyazını aldığı Kirmastı'nın Sincan bucağı yakınlarındaki simli kurşun madeni.
Süleyman Saim ve Şürekâsı'nın (ortakları) 1315 R. (1899) yılında işletme imtiyazını aldığı İznik dolayındaki çinko madeni.
Müşir Abdullah Paşa'nın 1318 R. (1902) yılında işletme imtiyazını aldığı Bursa merkez Dudaklı ve Kayacık köylerindeki litografya taşı (eskiden baskı işlerinde kullanılıyordu) ocağı.
 
Bu sayılanların dışında, ruhsatnameye bağlanan, ancak çalışma imtiyazı alınmayan madenler de şunlardı:
Atranos İlçesi'ne bağlı Yakuplar, Çardı (Harmancık) ve Hereke köyleri dolayında krom.
Pazarköy'e (Orhangazi) bağlı Karsak köyünde çinko.
Gemlik İlçesi Küçükkumla köyü dolayında manganez.

Hayvancılık
Yeterli bilgilerin bulunmamasına karşın, bu dönemde Bursa ve dolaylarında hayvancılığın ekonomide önemli bir yer tutmakta olduğu bilinmektedir. Daha Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarından itibaren, Uludağ yöresi hayvancılığın büyük çapta gelişmiş bulunduğu, özellikle hassa hayvanlarının yetiştirildiği bir bölge idi.
Bu dönemde tüm Hudavendigâr Vilâyeti'nde yetiştirilen hayvan sayısı, yaklaşık olarak 4.200.000 dolayında idi. Bu sayının önemli bir bölümün Bursa Sancağı'na ait olduğu sanılmaktadır. Bursa ve çevresinde özellikle koyun yetiştirilmekte, elde edilen yünler İmparatorluğun her yerinde alıcı bulmaktaydı. Ülke içi tüketimin fazlası Bursa yünleri, İzmir limanından dış ülkelere pazarlanmaktaydı.
Merinos ırkı koyun Bursa'da, ilk kez Abdülaziz, ikinci kez de Abdülhamid II dönemlerinde yetiştirilmeye başlanmıştı. Bu ırk koyun, ülkemize İspanya'dan getirilmiş; 184l'de Hayrabolu'da ve 1843'te de Mihalıç (Karacabey) Hassa Çiftliği'nde (Karacabey Tarım İşletmeleri) üretimine geçilmişti. Ne var ki Osmanlı dokuma sanayisinin dış ülkelerle rekabet edebilecek durumda olmaması nedeniyle, Cumhuriyet dönemine gelinceye değin, merinos ırkı koyun yetiştirme çalışmalarından olumlu sonuç alınamamıştır.
1325 H. (1907) tarihli Hudavendigâr Vilâyeti Salnamesinde yer alan 1322 H. (1904) yılı hayvan varlığına değgin verilere göre, Bursa Sancağfnda toplam olarak 487.272 evcil hayvan bulunuyordu. Bu toplamın 21.452'si at, 2.023'ü katır, 21.477'si eşek, 421'i deve, 6l.286'sı sığır, 168.602'si koyun, 201.262'si keçi ve 164...'.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE BURSA EKONOMİSİNİN GELİŞİMİ
Cumhuriyet döneminde Türkiye genelinde uygulanan ekonomik politikaların Bursa İli'ne yansımalarını başlıca dört evrede izleyebilmek olanaklıdır, Bu evreler şunlardır:
1- 1923-1933 arası
2- 1933-1950 arası
3- 1950-1960 arası
4- 1960-1980 arası
5- 1980'den sonra
Görüldüğü gibi bu evreler, ülkede uygulanan ekonomik politikaların değişimiyle sınırlı dönemleri kapsamaktadır. Nitekim 1923-1933 arasındaki dönemde, sanayide gelişme umutlarının özel girişime bağlandığını; 1933'ten sonra, dünya ekonomik bunalımının ve daha sonra İkinci Genel Savaş'ın da etkileriyle sınırları pek de netleştirilmemiş bir devletçilik politikasının uygulanarak sanayide büyümenin (öteki sektörlerde de olduğu gibi) devlet eliyle gerçekleştirilmeye çalışıldığı görülmektedir.
1950-1960 arası dönemde ise, bir önceki ekonomik politikaların terk edilmesine karşın, sanayide olumlu gelişmeler sağlanamamıştır. Bursa İli, ancak bu dönemin sonunda (1960-1980 arası) sosyal adalete dayalı anayasal sistem içinde, planlı kalkınma ve karma ekonomi ilkelerinin büyük ölçüde uygulamaya konulduğu, başta sanayi sektöründe olmak üzere bir atılım sürecine girilecektir. Bu dönemin en belirgin özelliği, Türkiye'deki otomotiv sanayisinin (motor sanayisi ve otomotiv yan sanayisi) önemli bölümüyle Bursa îli'nde kurulmuş olmasıdır.
Ne var ki 1970'li yılların sonlarında ülke genelinde yaşanan ekonomik bunalım, kısa zamanda Bursa İli'nde kumlu sanayiyi de etkilemiştir. 24 Ocak 1980'den itibaren uygulanmaya başlanan yeni ekonomik politikanın Bursa İli'nde kumlu sanayileri önemli ölçüde etkilediği bir gerçektir. 1980 öncesinin "ithal ikamesi" sanayileşmeden doğan bunalımları aşılamamışken, aşırı talep daralması nedeniyle sanayi kuruluşlarının bazıları darboğazlara düşmüş; dış satıma yönelemeyen kimi işletmeler, Bursa dışı sermaye gruplarına veya devlet garantili kamu kuruluşlarına satılmışlardır.
Benzer durum, 1999'dan sonra başlayan ve 2000'li yılların başlarında en üst boyutlarına varan ekonomik bunalım döneminde daha ağır biçimde kendini göstermiştir. Bu dönemde ekonomideki daralma, İMF ve Dünya Bankası gibi dış finans çevrelerinden destek sağlanmasını zorunlu hale getirmiş; bunun sonucunda ülkenin tümünde okluğu gibi, Bursa'da da ekonominin her kesiminde bir gerileme yaşanmaya başlanmıştır. Döviz fiyatlarının aşırı yükselmesi, buna karşılık dışsatım olanaklarının yeterince değerlendirilememesi, tarım ürünlerinde devlet desteğinin giderek azaltılması ve kaldırılmasının hedeflenmesi, devlet yapısındaki aşırı hantallaşma, özelleştirme politikalarındaki başarısızlık gibi nedenlerle, Türkiye genelinde yoğunlaşan bunalım, Bursa ölçeğinde de önemli ölçüde etkili olmuş bulunmaktadır (2001).

1923-1933 arası
Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa İli'nde de sanayinin ve sanayileşmede uygulanan yöntemin karakterini belirleyen olay "İzmir İktisat Kongresi"dir.
1923 yılının 17 Şubat ve 4 Mart tarihleri arasında, ülkenin çeşitli ekonomik dertlerini dile getirmek ve bu dertlerin çözümlenmesi için neler yapılması gerektiğini belirlemek amacıyla toplanan İzmir İktisat Kongresi'ne, aralarında bazı devlet kuruluşlarının temsilcileri de olmak üzere tüccar, çiftçi, sanayici ve işçi gibi meslek gruplarından temsilci olarak 1.135 kişi katılmıştır. Kongrenin kararlarıyla ilgili açıklamalar, bu bölümde metin dışı olarak verilmiştir. Bu kararların pek çoğu sonraki on yıllık dönemde ekonomi politikalarına yansımışsa da; örneğin türün tekeli kaldırılmadığı gibi, şeker dışalımı, kibrit ve bazı içkilerin imâlatı, limanlarda yükleme boşaltma işleri de devlet tekeli altına alınmıştır.
Ne var ki dönemin belirgin özelliği sanayileşmeyi ve kalkınmayı özel girişim eliyle gerçekleştirme ilkesinin devletçe benimsemiş olmasıdır, Lozan Barış Antlaşması ile, o zaman uygulanmakta olan gümrük tarifelerinin 5 yıl süreyle değiştirilemeyeceği öngörülmüş olduğundan, 1929 yılına değin gümrük resimleri artırılmamış, özel girişim eliyle kurulması ve geliştirilmesi Öngörülen sanayiye gümrük koruması getirilememiştir. Buna karşılık 1913 yılında Osmanlı döneminde çıkartılan, daha sonra 1924'te ve ardından 1927'de değişikliklere uğrayan Teşvik-i Sanayi Kanunu ile, sanayi işletmelerine, "dışardan getirtilecek makine ve gereçlerin gümrük resminden bağışık tutulması, sanayi ürünlerinin taşınmasında demiıyollarmda yüzde 30 oranında indirim yapılması, kamu satın almalarında yerli sanayi lininlerinin yiiy.de ondan daha pahalı olmamak koşuluyla yabancı kökenli benzerlerine tercih edilmesi, devletin tekelindeki bazı ürünlerin Teşvik-i Sanayi Kanunu ndan yararlanan sanayi işletmelerine indirimli olarak satılması" gibi özendirici olanaklar sağlanmıştır.
1923-1933 arası dönem, Bursa İli'nde Osmanlı döneminden ham ipek ve koza üretiminde uzmanlaşmış bir ekonomik yapı devralmış bulunmaktaydı. Ancak bu yapı büyük ölçüde tahrip olmuş durumdaydı. Birinci Genel Savaş öncesinde Hudavendigâr Vilâyeti'nin bugünkü Bursa İli sınırları içinde bulunan bölgelerinde toplam 5.591 mancınıklı 103 filatür işletmesi ile, beşi 1908'den sonra kurulmuş olmak koşuluyla altı dokuma fabrikası varken; 1913'te filatür işletmelerinin ancak 32'si, 1915'te ise 20'si etkinliğini sürdürmekte idi. Bütün bu fabrika sayılan filatür ve dokuma işletmelerinden Cumhuriyet'e kalan ise, yalnızca 14 filatür ve 3 dokuma fabrikası idi.
Bunların dışında 1913'te Bursa'da ayakla çalıştırılan 1- 11 mancınıklı 60 dolayında ev işletmeciliği bulunuyordu. Bunların mancınık toplamı 1913'te 127 iken, 1915'te 90'a inmişti. Cumhuriyet dönemine, sayıları sınırlı da olsa ev işletmelerinden bir miktar kaldığı bir gerçektir. Evlerde ipek üretimi, dolaylı olarak tüccarların veya filatür fabrikalarının denetimi altındaydı. Bu denetim "ev kredisi" aracılığıyla sağlanmaktaydı. Ev işletmesi, ipek çekmek için gereksinim duyduğu araç-gereci, bunları satan tüccardan almakta ve üretimi yine aynı tüccara satmak zorunda kalmaktaydı.
1923-1933 arası döneme değgin başlıca kaynaklar 1927 yılı Bursa Vilayeti Salnamesi ile, yine aynı yıl yapılan Sanayi Sayımı'nın sonuçlarıdır.
Sayımdan elde edilen sonuçlara göre, Bursa'daki filatür işletmelerinin nitelik ve nicelik bakımından en önemlileri azınlıkların ve yabancı sermaye ortaklarının elinde bulunmakta idi.
1924 yılında Bursa'da filatür fabrikalarında 1.500 dolayında işçi çalışıyordu. Bunlardan yüzde 28 i yabancı sermaye ortaklıklarının, yüzde 28'i azınlıkların, yüzde 24'ü de Türk asıllı işverenlerin işyerlerinde çalışmaktaydılar.
1908 yılına gelinceye değin Osmanlı ülkesinde döndürücü güçle çalışan dokuma fabrikaları bulunmamaktaydı. Buna koşut olarak Bursa'da da üretilen kısıtlı miktarda ipekli kumaşlar, el tezgâhlarında dokunmaktaydı. 1908'den sonra ittihat ve Terakki iktidarının özendirmesi ve sağladığı destekle Bursa'da 5 dokuma fabrikası kurulmuştu. Bunlar Dervişyan Kogas (1908) , Hacı Sabri (1913), Koyuncuyan Mihran (1910), Morukyan Dikran (1908) ve Mensucata Osmanî (1910) fabrikaları idi.
Ayrıca daha önceki dönemlerden kalma ve niteliği pek de bilinmeyen Nümune-i Terakki Koli. Şt.'ne ait bir iplik ve şayak fabrikası da vardı.
Dokuma fabrikalarının ilk beşi, ipekli kumaş üzerine üretim yapıyorlardı. Ancak bu kumaşların dünya pazarlarında yeri yoktu; yalnızca iç pazara dönük olarak yaşayabilme şansına sahip bulunmaktaydılar.

1927'de Bursa İli
1927 yılında yapılan Cumhuriyet döneminin ilk sanayi sayımı sonuçlarına göre il düzeyine yayılmış 3-209 sanayi işletmesinde toplam olarak 9-886 çalışan bulunmaktaydı. İşletme başına ortalama 3 kişi düşmekteydi. Çalışanlardan yüzde 37'si tarıma dayalı sanayi kollarında, yüzde 29'u dokuma sanayisinde, yüzde 14'ü maden işletmesi ve makine sanayisinde yüzde 11'i de bitkisel madde ve ağaç ürünleri sanayilerinde yer almaktaydılar.
1927 sayımına göre Bursa İlindeki dokuma sanayisinin toplam Türkiye dokuma sanayisi içindeki sayısal payı yüzde 4.4, bu işyerlerinde çalışanların payı ise yüzde 6 idi.
Sayımı yapılan sanayi dalları içinde en önemlisi, kuşkusuz dokuma sanayisi genel başlığı altında toplanan filatür ve çeşitli dokuma işyerleriydi. İl düzeyinde bunların sayısı 408, bu sanayi dalında çalışanların sayısı ise 2.872 idi; işletme başına 7 kişi düşmekteydi. Bundan da anlaşılacağı üzere, sayımı yapılan işyerlerinin büyük çoğunluğu bir veya birkaç tezgâhlı çok küçük işletmelerle, aile işletmeleri idi.
Önem bakımından ikinci derecede ağaç ürünleri işyerleri gelmekteydi. Bu sanayi dalı, özellikle merkezde ve İnegöl de gelişmiş bulunuyordu. Toplam 548 işyerinden 248'i Bursa'da, 107'si İnegöl'de, 85'i de Mustafakemalpaşa'da bulunuyordu. İşletme başına 2 çalışanın düştüğü bu sanayi kolu da cüce işletmeler biçiminde, daha çok esnaf ve sanatkâr yapısı içinde oluşmaktaydı.
Sayımda "maden ve maden işletmesi sanayisi ile makine imalâtı sanayisi" başlığı altında toplanan işletmeler de yine cüce işletmeler biçiminde ve genelde esnaf ve sanatkâr yapısı içinde; daha çok bıçakçılar, tornacı ve tesviyeciler, dökümcüler gibi zanaat erbabından oluşmaktaydı. Bunların bir bölümü, otomobil onarım işleri yapmakta ve bazı yedek parçalar üretmekteydi.
Sayımda "maden çıkarma sanayisi" olarak tanımlanan sanayi kolu ise, büyük ölçüde krom cevheri üretimine yönelik verimsiz küçük işletmelerdi. Bunların her birinde ortalama çalışan sayısı da 4 dolayında idi.

Dönem içinde sanayinin gelişimi
1923-1933 yılları arasındaki dönemde Bursa'da gerek yabancı sermaye ortaklığıyla, gerek yerli levanten ve azınlıklar tarafından, ancak daha çok Türk işverenlerin girişimleriyle filatür ve dokuma fabrikaları kurulmaya başlanmıştır. Bunların en önemlileri Hacı Sabri Bey'in 1913'te kurulmuş dokuma fabrikasına ek olarak 1924 ve 1925'te işletmeye açılan fabrikaları; Adapazarı Emniyet Bankası kurucularından Sipahizâdeler'in Çağlayan ve Lâle fabrikaları (1927); Türk-Japon işbirliği ile 1928'de kurulan Türk-Japon Şirketi Fabrikası (Gökçenler'in); Resulzâde Mehmet Bey'in filatür fabrikası (1927); Cumali Yusuf Bey'in Terakki (1929) ve Yıldız (1924) fabrikalarıdır.
Kazmir (1927), Yolgeçen (1927) ve Silkor (1933) fabrikaları ile Moiz Markos Efendi'nin Paskal (1926), Sinıon (193D ve Moiz Markos (1933) fabrikaları da dönemin en büyük işletmeleri arasında yer almaktaydı.
1923-1933 arası dönemin en önemli kuruluşu kuşkusuz sonradan "îpek-îş" adını alacak olan ''Bursa Dokumacılık ve Trikotaj AŞ"'dir. 1 Ekim 1925 günü Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal tarafından temeli atılan bu fabrika, 15'i yün ve 50'si ipek işleyecek olan 65 tezgahıyla, Bursa Ili'nde özel girişimin en gerçekçi öncü kuruluşları arasında yer almaktaydı. 6 Ekim 1930da bu şirket, İş Bankası'nın sermaye katılımıyla Ipek-Iş Mensucat AŞ olarak yeniden düzenlenmiştir (Bak ÎPEK-ÎŞ).
1934 de çıkarılan Bursa Yıllığında bütün Türkiye'deki 881 otomatik tezgâhtan 581'inin Bursa'da bulunduğu kaydedilmektedir. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'na bağlı dokuma fabrikalarının büyüklüklerine göre ayrımları da şöyle yapılmaktadır.
* 20'den çok tezgâhlı fabrika      7 adet
* 8-20 tezgâhlı orta fabrika      32 adet
* 1-6 tezgâhlı küçük fabrika     13 adet
1934 Yıllığında yer alan verilere göre Bursa'daki dokuma fabrikaları ile filatür tesislerinin sahipleri ve kuruluş tarihleri ek tablolarda verilmiştir. Görüleceği gibi dokuma fabrikalarının en büyüklerinden 7'si, filatür tesislerinden de 10'u yerli azınlıklar, levantenler veya yabancılar tarafından işletilmekteydi.
Dönemin önemli özellikleri arasında, dokumacılıkta yeni boyama teknikleriyle, apre ve emprime teknolojisinin getirilmesi sayılabilir.
1923-1933 arası dönemde, genel olarak büyük sermaye katılımlarını gerektirmeyen dokumacılık ve filatür fabrikaları dışındaki, özellikle gıda sanayisi kurumlarının temelleri atılmıştır. Bunların başlıcaları şunlardır:
Mehmet Hakkı Bey tarafından kurulan Nilüfer Gazoz Fabrikası ( 1929) (bu fabrika sonradan Uludağ Gazoz Fabrikası adını alacaktır).
Ahmet ve Sait beylerin girişimiyle ayçiçeği yağı ve sabun üretmek üzere kurulan Emek Yağ Fabrikası (1929).
Mehmet Nuri ve ihsan Celal Bey'lerin ortaklığıyla kumlan Bursa Konserve Fabrikası (1928).
Gemlik'te Minarezâdeler tarafından kurulan Minarezâdeler Konserve Balık ve Zeytin Fabrikası

1933-1950 arası
1933, Cumhuriyet döneminde ilk beş yıllık planın uygulamaya konulduğu yıldır. Bu dönem, İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlar doğrultusundaki liberal ekonomik politikaların terk edilerek, adına "Devletçilik" denilen ve Mustafa Kemal Atatürk'ün, "XIX. asırdan beri sosyalizm nazariyatçılannm ileri sürdüğü fikirlerden alınarak tercüme edilmiş bir sistem olmadığınım özenle belirttiği, yeni ekonomik politikaların yürürlükte tutulduğu on sekiz yıllık bir süreci kapsamaktadır.
Cumhuriyet'in ilk on yılında uygulanan liberal ekonomik politikalardan, Türk özel kesiminin gerekli sermaye ve deneyimden yoksun bulunuşu nedeniyle başarılı sonuçlar elde edilememişti. Bu yüzdendir ki, doktriner olmayan ve daha çok pragmatik niteliği ağır basan, ülkenin şiddetle gereksinme duyduğu sanayi atılımlarını gerçekleştirmeyi amaçlayan ve kısaca, " Özel girişim ve kişisel faaliyetler esas kalacak , ancak memleketin yüksek çıkarları gerektirince devlet ekonomiye müdahale edebilecek ve üretici olarak da faaliyete geçebilecek." şeklinde tanımlanabilen "Devletçilik" ilkesi uygulamaya konulmaktaydı. Bu ilke önce ülkenin tek siyasal partisi olan Cumhuriyet Halk Paıtisi'nİn programına eklenecek; daha sonra 1937'de TBMM'ce gerçekleştirilen bir değişiklikle ve "Altı Ok" halinde Anayasa'ya girecektir. Böylelikle Devletçilik ilkesi, uyulması zorunlu bir kural haline getirilecektir.
Ne var ki 1933'ten 1950'ye değin uzanan süreç, türdeş bir uygulamayı kapsamamaktadır. Genel olarak Devletçilik ilkesinin yürürlükte olmasına karşın; İkinci Genel Savaş öncesinde, savaş yıllarında ve savaştan sonra birbiriyle az çok farklı ekonomik politikaların uygulandığı bir gerçektir.
1933-1950 arasının özelliğini belirleyen en somut belge, 1933-1937 yılları arasında yürürlüğe konulan "Birinci Beş Yıllık Plan'dır. Bu plan, günümüzün plan anlayışının tümüyle dışında adeta devletin bir sanayi yatırımları listesi halinde idi.
Planlı dönemde önemli devlet yatırımları: Bu ilk planlı dönemin Bursa İli'nde gerçekleştirdiği önemli yatırımlar, Sümer-bank tarafından kurulan Bursa Merinos ve Gemlik Sun'i İpek (Sunğipek) fabrikalarıdır. Planlama aşamasında Merinos için 1.650.000 liralık ve Sunğipek için de 490.000 liralık harcama öngörülmekteydi. Atatürk'ün bu iki yatırıma büyük önem ver¬diği anlaşılmaktadır. Nitekim 26 Kasım 1935'te İktisat Vekili Celal Bayar'a yazdığı bir mektupla, bu iki fabrikanın adlarını bizzat vermiştir. Merinos'un temeli 28 Kasım 1935'te, devletçi ekonomik politikanın beş uygulayıcısı olan dönemin başbakanı İsmet inönü ile İktisat Vekili Celal Bayar tarafından atıldı. Sunğipek'in yapımına da aynı yıl başlandı; her iki fabrika iki yılı pek az aşkın bir süre içinde bitirilerek Sunğipek 1 Şubat 1938'de, Merinos ise 2 Şubat 1938'de Atatürk tarafından hizmete açıldı (Bak. MERtNOS ve SUNĞİPEK).
Merinos fabrikası başlangıçta 17.000 iğlik kamgam iplik fabrikası olarak üretime geçmişse de, 1944'te 37 kamganı dokuma tezgahının eklenmesiyle kumaş üretimine de başlanmıştır. Fabrika sonraki dönemlerde de büyük gelişmeler kaydederek, 1980'lerde yıllık 2 750 ton iplik ve 2 500 000 metre kamgam kumaş üretim kapasitesine ulaşmıştır. Ayrıca eklenen hazır giyim bölümünde, günlük 700 pantolon ve 300 ceket, pardesü takım elbise üretimi yapılabilmekte idi.
Sunğipek de başlangıçta 390 ton yıl reyon yapay ipek üretim kapasitesinde iken, 1949 yılında viskon yapay yün, 1951'de selofan ve karbon sülfür üretimine başlamıştı.
Bu iki önemli yatırım. Bursa İli'nde dokuma sanayisinin ve yün ipliği üretimine girdi sağlamaya dönük Merinos koyunu yetiştiriciliğinin gelişmesine de katkılı olmuştur.
Dönem içinde dokuma sanayisinin gelişimi: Planlı dönemde devlet eliyle gerçekleştirilen iki büyük yatırımın yanı sıra, özel kesim de başta gıda ve dokuma sanayileri olmak üzere kendini yenilemeye başlamıştır. Bu yenileme ve gelişme, daha çok yeni fabrikalar kurmak veya eski fabrikaların üretimini dışsatım için hammadde üretiminden, iç pazar için mamul mal üretimine dönük bir yapıya kavuşaırmak biçiminde oluyordu.
Devletçe özel kesimi girişimlerinde desteklemek ve özendirmek amacıyla Teşvik-i SanayiKanununun genişletilmiş olanaklarından yararlanılıyordu. Bu yasa, bazı belirli koşulları yerine getiren sanayi işletmelerine ucuz fabrika arsası sağlanması, vergi bağışıklığı, yatırım indirimi uygulaması. üretimine göre prim dağıtılması vb. konularda kolaylıklar tanıyordu. Yasadan yararlanmanın en yoğun olduğu ipek sanayisinde, 1930'lardan sonra ham ipek üretim tesislerinin yanında ipekli dokuma ünitelerinin de kurulduğu, ya da ipekli dokuma işletmelerinde filatür eklentilerinin yapıldığı görülmektedir.
Dokuma sanayisinde en önemli gelişim, kuşkusuz emprime tekniklerinin kumaş üretim sürecinin ayrılmaz bir parçası haline gelmesi idi. Bu gelişmenin öncülüğünü Hüsmenzâde Mehmet ve Abravanel ortaklığıyla 1 Ocak 1932'de işletmeye açılan Elvan Emprime Fabrikası ile Sipahizâdelerin Çağlayan ve Lâle ipekli kumaş fabrikalarına eklenen apre ünitesi yapıyordu.
Elvan Emprime Fabrikası ile ilgili olarak 1934 Yıllığında yer alan reklam metninde,  "Fabrika heyet-i umunıiycsi ile
LYON) dan Bursa'ya nakledilmiştir. Kumaşa desen basan beş katlı modeller dairesi, boya daireleri, kumaş kumlama ve ütülemeye mahsus daireleri çok munta-zamdır" denilmekteydi.
İpekli dokumacılığın gelişmesiyle birlikte. buyruk işletmelerin yanı sıra, çok sayıda orta ve küçük işletmeler de canlanmaya başlamışta'. Böylelikle "fason üretim" olgusu ortaya çıkarak gelişmiş: üretim için gereken ara işlemlerden bir bölümünün (dokuma, boya, apre gibi) bu tip orta ve küçük işletmelere yaptırılması yöntemi yaygınlaşmıştır.
1933'ten 1950'ye uzanan süreçte, ipek¬li dokuma sanayisine devlet yatımın yoktur. Ancak devlet, özel kesim elindeki ipek sanayisini özendirerek gelişmesine yardımcı olmuştur. Bu konuda devletin destek ve özendirme aracı 1942 yılına değin yürürlükte kalan Teşvik-i Sanayi Kanunu idi.
Bursa İli, ülke çapında Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndanyoğun biçimde yararlanan iller arasında bulunuyordu. 1932 yılı itibariyle, bu yasadan yararlanmakta olan işyerlerinin yüzde 7.9'u Bursa'da idi. Bu pay, İstanbul ve İzmir'den sonra Türkiye genelinde üçüncü sırayı almaktaydı. 1941 yılı verilerine göreyse, Bursa İli'nin yasadan yararlanan işyerlerinin ülke genelindeki payı yüzde 12'ye yükselmiş bulunmaktaydı. Bursa'daki dokuma sanayisinin payı ise, ülke dokuma sanayisi içinde yüzde 22.40 düzeyine ulaşmıştı.
Havluculuk ve örmecilik: Bursa'nın en ünlü zanaat dallarından biri olan havluculuk, bir zamanlar Iran, Mısır, Suriye, Hindistan ve Balkanlar'da pazar bulabilmekteydi. Ancak Batı'da makineleşmenin sonucu ortaya çıkan seri üretim, öteki dokumacılık dallarında olduğu gibi havluculukta da el tezgâhları ile rekabeti olanaksız kılmıştı.
1941 yılında Bursa'daki havlucular İktisat Vekâleti tarafından kooperatifleştirildiler. Kurulan Havlucular Kooperatifi'ne havlu yapımcıları ancak beş tezgâh veya beş makine ile ortak olabilmekteydi. Üreticilerin çıkarlannın konulabilmesi için, otomatik makinelerle fabrikasyon üretim yapmakta olan işletmeler kooperatife alınmamışlardı.
Kooperatifin görevleri arasında, ortaklarının dokudukları havluları her ayın sonunda satın alarak pazarlamak da vardı. Bu amaçla toptan satış merkezi yanında, bir de perakende satış yeri açılmıştı. Satışlardan elde edilen kâr, ortaklar arasında paylaşılıyor; ayrıca boya, hasır ve çözgü istasyonları gibi ünitelerin kurulması amacıyla gelirin bir bölümü özel fonda toplanıyordu.
Kooperatif devlet tarafından illere tahsis edilen pamuk ipliğini, üyelerine dağıtmalda da görevliydi. Kuruluşundan kısa süre sonra 1944 yılında Havlucular Kooperatifi'nin bünyesinde 71 adet peştamal, 56 adet bez, 8 adet pike, 7 adet çarşaf ve 4 adet sofra takımı işleyen tezgâhla. 379 adet havlu dokuma tezgâhı bulunmaktaydı.
Bursa'daki çorap ve fanila yapımcıları da 1942 yılında kooperatifleştirilmişlerdi. Örmeciler Kooperatifi'nin 1944'te 119 üyesi ve bu üyelerinin 90 çorap, 85 de fanila dokuyan toplam 175 tezgâhı bulunmaktaydı.
Gıda sanayisinde gelişme: Dönem içinde özel sektörün önemli ölçüde gelişme gösterdiği sanayi dallarından biri de gıda sanayisi olmuştur. Bu sanayi dalı, önceki on yıllık dönemde de oldukça gelişme göstermiş bulunmasına karşın; 1934 yılında Süt Tozu ve Buz Fabrikaları Koli. Şt.'nin kurulmasıyla, bir bakıma nitelik ve boyut değiştirmiş oluyordu.
Şakir, Abdürrahim ve Faik Bey'lerin girişimleriyle gerçekleştirilen bu fabrika 16 Temmuz 1934'te dönemin İktisat Vekili Celal Bayar tarafından hizmete açılmıştı Başlangıç sermayesi 100.000 lira olan bir ortaklığın kurduğu bu fabrika, ülkemizde bu türün ilk örneğini oluşturmaktadır. Danimarka'dan getirtilen 116 beygirgücündeki makinelerinin günlük kapasitesi 10 ton süt ve 5.400 kilogram anarında 360 kalıp buz idi.
Teşvik-i Sanayi Kanunu'ndan yararlanan ve devlet desteğine de sahip olan bu fabrika hızlı bir gelişme gösterdi. 1938 yılında Türkiye'nin ilk modern yağ ve peynir üreten tesislerini kurarak gravyer ve rokfor tipi peynir üretimine geçti. 19401ı yılların sonlarında, Bursa ve çevresinin gereksinmesini karşılayabilecek düzeyde süt tozu, pastörize süt, yağ, peynir, buz ve süt kazeininden tutkal üreten bir kuruluş haline geldi.
Dönemin gıda sanayisinde önemli kuruluşlarından biri de, 1928 yılında bir kooperatif işletme olarak kumlan, 1931'de ise statü değiştirerek şirketleşen Bursa Konserve Fabrikası'dır. Bu fabrikada her tür sebze balık ve et konservesi, reçel, marmelat, komposto, salça üretilmekte ve bu ürünlerin dışsatımı da yapılmaktaydı.
1933'de kurulmuş olan ve Silâhlı Kuvvetlere gıda maddeleri üretiminde bulunan İbrahim Baydan Fabrikası'nda da, günde 25.000 paket kuru sebze, 2 ton peksimet, 2,5 ton bulgur ve 2 ton pirinç unu üretilebilmekte; ayrıca üzüm pekmezi, zeytinyağı, ekmek üretimi yapılabilmekte ve çeltikten pirinç elde edilebilmekteydi.
Dönemin öncü kuruluşlarından biri de , 1937 yılında Türk-Alman işbirliği ile gerçekleştirilen Çekirge Un Fabrikası'dır. Bu fabrikanın 40 ton öğütme ve depolama kapasitesi bulunuyordu.
Madeni eşya ve karoseri sanayisi; Bursa Ili'nde 1940'lı yıllara doğru karoseri, metal eşya ve makine imalât sanayilerinin öncü kuruluşları da oluşmaya başladı. Önceki dönemlerde Bursa'nın uzmanlaştığı imalât dallarından biri binek ve yük arabaları yapımı idi. 1324 H. (1906) tarihli Hudavendigâr Vilâyeti Salnamesinden elde edilen bilgilere göre, arabacılık sanatı XX. yüzyılın başlarında önemli bir değişime uğrayarak tezgâhlar ve yapımcılar "fabrika" denilebilecek yerlerde toplanmışlardı. Bu işyerlerinde imal edilen arabaların dingil ve makasları Avrupa'dan getirtiliyordu, salnameye göre yıllık üretim kapasitesi 8 lando, 12 körük ve 800 çift ve tek atlı binek veya yük arabası idi. Üretimin bir bölümü il içinde , büyük bölümü ise komşu illerde satılmaktaydı.
1940'lardan önce bu zanaat dalı bir kez daha çağa uyum sağlayarak karoseri sanayisinin öncü kuruluşlarına dönüştü. 1938'de Teziş Karoseri ve Emek Karoseri atölyeleri kuruldu. Bu iki kumlusu başkaları da izleyerek merkezi Bursa olan bir uzmanlık dalı ortaya çıktı. 1950'li yıllardan itibaren bu tür yapımcılık yeniden değişime uğrayacak ve otomotiv sanayisinin karoseri gereksinmesini karşılayan modern fabrikalar kurulacaktır.
Dönem içinde etkinlik gösteren önemli isletmelerden biri de Tolon Makine Sanayii fabrikasıdır. 1942 yılında üretime başlayan fabrikada, çağının gelişkin torna-freze tezgâhlan bulunmaktaydı. Başlangıçta testere ve benzer araçlar üretmekte olan bu fabrika; daha sonra Türkiye'de ilk kez "çamaşır makinesi" üretimini gerçekleştirmiştir.

1950-1960 arası
İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği 1945 yılından itibaren, savaş yıllarının mal darlığının etkisini azaltmak, fiyat artışlarını engellemek, sosyal adaletsizlikleri ortadan kaldırmak ve oluşmuş bulunan karaborsa ile mücadele etmek gibi amaçlara yönelerek sert savaş ekonomi kurallarıyla ekonomiyi yönetmeye çalışan iktidara karşı şiddetli  muhalefet başlamıştı.
İktidardaki Cumhuriyet Halk Partisi'ne seçenek olarak 1946 yılında kurulan Demokrat Parti, programında kalkınmada özel girişime ağırlık veren ekonomi politikası izleyeceğini ilân etti. 1945-1950 arası dönemde, iktidar da eski katı devletçi anlayışını terk ederek tarihimizdeki ilk önemli kur ayarlaması operasyonunu (7 Eylül 1946) gerçekleştirdi. Yabancı Yatırımları Teşvik Kanunu'nu çıkarıldı. "Türkiye Sınai Kredi Bankasr'nın kuruluş hazırlıklarını tamamlandı ve yürürlükteki Cemiyetler Kanunu'nda değişikliğe gidilerek sendika kurma hakkı tanındı.
14 Mayıs 1950 genel seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti, liberal ekonominin savunuculuğunu yapmaktaydı. Başlangıçta programını uygulama alanına koyma girişimlerine karşın, ülke koşulları ve başgösteren dış ödeme güçlükleri nedeniyle amaçlarını gerçekleştirmekte zorluklarla karşılaştı. On yıllık süre sonunda, enflasyonun tüm ülke boyutunda neden olduğu ciddi sarsıntıları önleyemedi.
İktidar değişikliği ve ekonomi politikalarındaki karşıt savlara karşın, 1950-1960 yılları arasında Bursa İli'nde sanayi, yapısal değişikliğe uğramaksızın gelişti ve giderek yaygınlaştı. Özel kesimin önderliğinde gerçekleştirilen bu süreç, devletin altyapı yatırımlarıyla (özellikle ulaşım alanında) desteklenerek, 19ö0'tan sonraki dönemin ön koşullarının yaratılmasında etkin oldu.
Devletçe bu yıllarda gerçekleştirilen en önemli altyapı yatırımları Bursa-Yalova karayolu ile Mudanya iskelesidir. Bunların yanı sıra il ve köy yollarının yapımına hız verilmiş olması da (1950-1957 arasında 1.683 Km.) özellikle tarıma dayalı sanayi kurutuşlarının gelişmesine önemli katkılar sağladı.
Bu dönemde devletçe altyapı yatırımları dışında önemli sanayi yatırımları yapılmamıştır. 1938'de hizmete giren Merinos ve Sunğipek fabrikalarında bazı genişletme çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Merinos Yünlü Sanayi Fabrikası'nın 1950 yılında 17.600 olan iğ sayısı, 1954'te 38.100'de , 37 olan dokuma tezgâhı sayısı 1954'te 87'ye ve 1957'de 157'ye, dönem sonunda 176'ya çıkarılacaktır (1960).
Dönem içinde Gemlik'teki Sunğipek fabrikasında gerçekleştirilen genişletme ve yenileme çalışmalarının en önemlisi, 1951 yılında selofan ve karbon sülfür ünitelerinin eklenmesi olmuştur. Fabrikanın reyon tesislerindeki kapasite artırımı da, Bursa'da doğal ipekten yapay ipeğe geçiş sürecini hızlandırmıştır.
1950-1960 yılları arasında Bursa'da devlet eliyle kumlan tek önemli işletme Tekel Yaprak Tütün İşletme ve Bakım Atölyesi'dir. Temeli 1953'te atılan bu atölye 1955 yılında işletmeye açılmıştır.
Sanayinin nicel ve nitel gelişimi: Dönem içinde sanayi sektöründe nicel ve nitel değişiklikler başlamıştır. Firmalardaki toplam tezgâh sayısı 1950'de 1.150 iken 1955'te 4 035'e ve 1960'ta da 6 403'e çıkmıştı. 1950'de işletme başına 2.68 tezgâh düşmekte iken, 1955'te bu sayı 3-4'e ve 1960'ta da 6.04'e yükselmiştir. Bu duruma göre dönem içinde Bursa İli'nde kurulan işletmeler, önceki dönemlerde kurulanlara oranla daha büyük ölçekte olmuştur. Nitekim 1963 yılında etkinliğini sürdüren ve 10'dan çok çalışanı bulunan 150 dokuma fabrikasından yüzde 54'ünü oluşturan 81% 1950-1960 arasında kurulmuştur,
Öte yandan özel kesime ait fabrikalarda çalışmakta olan işçilerin sayısı, kamu kesimi fabrikalarında çalışanlara göre bir hayli düşük düzeyde idi. 1963 yılında devlete ait işyerlerinin toplam içindeki payı yalnızca yüzde 1.8 iken, bu işyerlerinde çalışmakta olanların tüm çalışanlara oranı 45.8'i bulmaktaydı.
Aynı dönemde Bursa İli'nde tekstil sanayisinin başta gelen üretim dalı ipekli dokuma idi. 1959 yılında Türkiye'deki 20 filatür fabrikasının 14'ü, 757 ipekli dokuma işyerinin de 579'u Bursa'da bulunuyordu.
Bursa İli'nde dokuma sanayisinin dönem içindeki sorunlarından biri de, teknolojik gerilikti. Yalnızca birkaç büyük fabrikada iyi kalitede ipekli dokuma tezgâhı bulunuyordu. Geri kalan tezgâhlar, 1930'lu yılların sonlarında Bursa'da bu işte uzmanlaşan zenaat erbabı tarafından yapılmaktaydı. Bu tezgâhların kalıpları 1936-1938 arasında Sümerbank fabrikaları için getirilen, ancak daha sonra kullanımından vazgeçilerek özel sektöre satılan Alman malı "Dietrich" tezgâhlan örnek alınarak hazırlanmıştı. 1950'li yıllarda Bursa'daki küçük sanayi kapsamına giren dökümcü ve tornacılar, artan istemi karşılamak amacıyla
bu tezgâhların üretimini yapmaktaydılar. Bu tip üretim sonraki yıllarda da etkinliğini sürdürmüştür.
Ne var ki bir zanaat dalının gelişme göstermesine karşılık, tezgâh üretimindeki bu yöntem, esasen pahalı olan modern teknolojinin Bursa'ya girişini ve etkinleşmesini oldukça geciktirmiştir.
İpekli dokumacılığın sorunları: 1950-1960 arası dönem, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye ve Bursa'da da ipek üretiminde sorunların onaya çıktığı, yapay ipek ve sentetik ipliğinin kullanım alanlarının giderek daha genişlediği bir süreci kapsamaktadır. Bir yandan ipek ipliği üretiminin çok pahalı oluşu, bir yandan da gerek ipek ipliği üretiminde, gerekse ipekli dokumacılıkta ileri teknolojilerin kullanılamayışı nedeniyle, bu dönemde Bursa İli ipekçiliğinde önemli oranda gerileme gözlenmektedir.
1959 yılı verilerine göre, ipek ipliğinde toplam maliyetin yüzde 80*ini koza alımı için harcanan miktar oluşturmaktaydı. Kozadan ipek çekme işlemi, bu dönemde bile büyük ölçüde evlerin avlularına kurulmuş bulunan ve "mancınık" adı verilen, iki kişinin birlikte çalıştığı ilkel araçlarla yapılmaktaydı.
Öte yandan Bursa kentinin bir sanayi merkezi olarak düşünülmemiş olması nedeniyle, ipekli dokuma işleyen fabrika veya atölyeler mahalle aralarında bulunuyor; işletmeciler, genişleme gerektiğinde mahallelerde bulabildikleri uygun yerlerde yeni ünitelerini kurmak zorunda kalıyorlardı. Bu durum ipekli dokumanın, üretimin çeşitli aşamalarında taşınması ve maliyet artışı sorununu birlikte getiriyordu. Bursa kenti içindeki dokuma fabrikalarının karşılaştıkları bu olumsuz durum, 1970*11 yılların sonlarına değin sürmüştür.
Dönem içinde ipekli dokumacılığın en büyük sorunu ise, sun'i (yapay) ipeğin ve sentetik ipliklerin rekabeti olmuştur. Savaşın sona ermesinden itibaren, yapay ipek (reyon) dışalımı yapılmaya başlanmış, bir yandan da Gemlik'teki Sunğipek fabrikasının üretim kapasitesi artırılmıştır. Fabrikanın 1944'te 240 ton olan reyon üretimi, 1950'de 612 tona ve dönem sonunda 1958'de 1.336 tona yükselmiştir. Yapay ipeğin çok daha ucuz oluşu ve ipekli dokumacılığındaki sermaye yetersizliği gibi nedenlerle; dokumacı firmalar, doğal ipek yerine yapay ipeği tercih etmek zorunda kalmışlardır. Öte yandan 1979 yılına gelinceye değin, koza üretimine, destekleme alımı politikaları da uygulanmamış; bu durum, ildeki ipek üretiminin giderek gerilemesi sonucunu doğurmuştur.
Türkiye ve Bursa İli'nde ipekböcekçiliği 1940-1950 yılları arasında büyük gelişmeler göstermiş ve 1947'de Türkiye koza üretimi 3.300 tona ulaşmıştı. 1950'lerde ise koza üretimi düşmeye başlamış ve örneğin 1959'da 1.500 ton dolayında kalmıştır.
Makine, madeni eşya, taşıt ve yan sanayisi: 1950-1960 arasında, Bursa İli'nde ilkel teknolojilerle ve emek-yoğun biçemde taşıt araçları yan sanayisi ile oto yedek parça üretim, bakım ve onarıma dönük sanayi dalları da gelişme göstermiştir. Metal eşya sanayisinde Bursa, öteden beri önde gelen merkezlerden biri idi. 1950'ler boyunca nitelik değişikliği göstermeksizin yaygınlaşmasını sürdüren bu sanayi dalı, 1960'lardan sonra kurulacak olan otomotiv endüstrisinin gereksinimlerini karşılamaya yönelecek bir üretim düzeyinin altyapılarını oluşaırmuştur.
19501i yılların sonunda Bursa İli'nde madeni eşya ve makine sanayisi dalında üretim yapan 190 dolayında işyeri bulunuyordu. Bu işyerlerinde yaklaşık olarak 3.350 kişi çalışmaktaydı. Bu sayı, tüm il çapında sanayide çalışanlarının yüzde ll'ini oluşturmaktaydı. 1960'lara doğru taşıt araçları için çeşitli gereçler üreten ve karoseri imal eden 52 işletmede 965 kişi çalışmaktaydı. Bunların çoğunluğu, önceki dönemlerde atlı araba ve gereçleri üretimden dönüşmüş küçük ve zanaatkar nitelikli işyerleriycli. Basit el araçlarıyla çalışarak, yılda ortalama 400 dolaylarında otobüs ve otomobil karoseri üretiyorlardı. Ancak Bursa'da yapılan bu karoseriler, ülke çapında ün kazanmıştı. Bütün bu zanaatkar nitelikli küçük işletmeler, 196OT1 yılların sonlarında kumlan otomotiv sanayisinin yan ürünlerini üreten işletmelere dönüştüler.
Bursa İli'nde otomotiv sanayisinin öncü kuruluşları arasında bulunan "SKT Oto Yağ Keçeİeri ve Yedek Parça Fabrikası", bu dönem içinde 1955 yılında kurulmuştur.
Gıda sanayisinin gelişimi: 1950-1960 arası dönemde Bursa İli, tarımsal ürünlerinin çeşitliliği ve büyük merkezlere yakınlığı dolayısıyla hızlı bir gelişme sürecine giren gıda sanayisi ile de ilgi çekmekteydi. 1959 yılı verilerine göre, Bursa İli'nde gıda sanayisinde üretim yapan işletmelerin sayısı 167 ve bu işletmelerde çalışanların
sayısı ise 2.530 idi. Ne var ki süt ürünleri elde edilen 60 dolayında mandıra bulunmasına karşın, modern teknolojiye uyum sağlamış tek işletme 'Sayas Fabrikası" idi.
Yine aynı yıl verilerine göre ilde konserve üretimi yapılan 8 işletme bulunmaktaydı. Bu işletmelerin yıllık üretim tutarları 3.4 milyon kutu dolayındaydı. İldeki tek modern konserve fabrikası ise 1957 yılında kumlan TAMEK'ti. 1951'de kurulan ve dönem boyunca etkinliği sürdüren "Vatan Konserve", 1960'lı yıllara gelinceye değin düşük kapasiteli bir işletme olarak çalışmış, ancak 1968'de anonim şirket statüsüne geçtiktan sonra üretimini artırmıştır.
Dönem içinde gelişme göstermesine karşın gıda sanayisinin, bölge ürünlerinin çeşitliliği ve bolluğu bakımından yetersiz kaldığı gözlenmektedir. 1950'li yılların sonlarında Bursa ilinde kurulu gıda sanayisi işletmeleri bölgenin meyve ve sebze üretiminin ancak yüzde 2.3'ünü işleyebilecek kapasiteye ulaşmış bulunuyordu.

1960-1980 arası
Bu dönemin belirleyici olayı, Türkiye'nin ilk organize sanayi bölgesi için Bursa'nın pilot bölge seçilmiş olmasıdır (1963). Böylece Türkiye, Istanbul-Kocaeli aksından sonra, imalât sanayisinin yoğunlaşacağı bölge olarak Bursa'yı tercih etmiş olmaktadır (Bak. ORGANİZE SANATİ BÖLGESİ [Bursa]).
Ne var ki 1979'lu yıllara gelinceye değin, Bursa'nın sanayileşme sürecinde hızlı adımlar attığı Öne sürülemez. Nitekim 1964 yılında yapılan genel sanayi sayımı verilerine göre, 19ö0'lı yılların başlarında Bursa İli'ndeki 10 ve daha çok sayıda işçi çalıştırmakta olan sanayi işletmelerinin sayısı 217 idi. Bu işletmelerden 22'si gıda-içki, 8'i tütün, 150'si dokuma, 3'ü orman ürünleri, 3'ü kâğıt-baskı, 2'si kauçuk, 3'ü kimya, 5'i metaldışı maden, 2'si madeni eşya, 6'sı makine imalâtı, 2'si taşıt araçları imalâtı üretimi yapmakta, l'i ise sınıflandırma dışı bulunmaktaydı. Bu verilerin incelenmesinden, özel kesimin 1950-1960 arası dönemde sayısal bakımdan bü)aik artış göstermiş bulunmasına karşılık (toplam firma artışı 111), nitelik bakımından yetersiz ve hatta cüce işletmeler halinde kaldığı anlaşılmaktadır
Toplam sayılan 217 olan işletmeler içinde, kamu payı dört adetle sınırlıdır (yüzde 1.8). Bunlar, 1938 yılında kurulmuş bulunan Merinos Yünlü Sanayi Fabrikası ve Gemlik Sunğipek Fabrikası ile Tekel'e ait Yaprak Tütün Bakım ve İşleme Atölyesi ve Yem Sanayii A.Ş'nin yem fabrikasıdır. Ancak kamu kesimine ait bu dört işletmede çalışan işçilerin toplam işçi sayısı içindeki payı yüzde 45.8, bu işletmelerin katma değerin dağılımındaki payı yüzde 53.3, ücretlilere yapılmakta olan ödemelerin dağılımındaki payı da yüzde 6l.7 idi.
1963 yılında ücretle çalışanlar sayısının en yüksek olduğu ağustos ayında, sayım içi tüm işletmelerde ücretli olarak çalışan 12.717 kişiden 5.385'i kamu kesiminde, 7.332'si özel kesimde bulunmaktaydı. Kamuya ait dört işyerinde işletme başına 1.346 işçi düşerken, özel kesime ait toplam 213 işyerinde, işletme başına yalnızca 34 işçi düşmekteydi.
İ960'lı yılların başlarında Bursa İli'ndeki imalât sanayisi, çok büyük bölümüyle tekstil sektöründe yoğunlaşmış bulunuyordu. 150 dokuma fabrikasının, tüm sanayi işletmelerinin içindeki payı yüzde 69 ve bu fabrikalarda Ağustos 1963 tarihi itibariyle çalışanların, tüm çalışanların içindeki payı da yüzde 75 dolayında idi. Bu sektörü işletme sayısı bakımından 32 işletme ile gıda maddeleri sanayisi ve 8 işletme ile tütün bakım işyerleri izlemekteydi. Gıda sanayisinde ve tütün işçiliğinde çalışanlar, önemli bölümü ile mevsimlik işçilerdi. Nitekim Şubat 1963 verilerine göre, gıda sektöründe çalışmakta olan işçilerin sayısı 575, tütün sektöründe çalışanların ise 541 idi.
1950-1960 arası dönemde Bursa İlinde sanayiye dönük gelişim daha çok küçük işletmeler halinde gerçekleşmiş bulunuyordu. Bu bakımdan 10'dan çok işçi çalıştıran işletmeler ölçeğinde Bursa İli'nin Türkiye genelindeki payı oldukça düşüktü. İldeki imalât sanayisinin oluşumundan doğan bu aksaklığın, ülke geneline yansıyış biçimi de hayli ilginçti. Örneğin 1964 Genel Sanayi Sayımı'na göre ülke genelindeki büyük sanayi işletmelerinin yüzde 2 Fi Bursa lli'nde toplanmış bulunuyordu. Ancak bu yüzde 21'lik niceliğin, Türkiye dokuma sanayisi katma değeri içindeki payı yalnızca yüzde 8 dolayında idi.

1980'li yıllara genel bakış
1960'lı yıllar sona ererken, otomotiv endüstrisinin tercihi de Bursa'dan yana oldu. Önce Organize Sanayi Bölgesi'nde KARSAN'ın (27 Ağustos 1967), ardından Yalova yolu üzerinde TOFAŞ (12 Şubat 1971) ve yine Organize Sanayi Bölgesi'nde OYAK-Renault (14 Mayıs 1971) otomobil fabrikalarının üretime başlaması ile, Bursa'nın sanayi yapısında önemli bir dönüşüm söz konusu oldu. Otomotiv yan sanayisi de, Bursa'da Organize Sanayi Böl¬gesi ve Yalova yolu çevresinde fabrikalarını kurmaya başladı. Böylece Bursa 1980'li yıllara otomotiv, tekstil, makine ve gıda sanayilerinin yoğunlaştığı bir bölge olarak girdi.
Ne var ki 1970'li yılların sonlarında başlayan ekonomik bunalım, Bursa îli'nde kurulu sanayiyi de büyük ölçüde etkiledi. 24 Ocak 1980'den itibaren uygulamaya konulan bir dizi önlemler ve özellikle enflasyonu düşürmeye yönelik ekonomik politikalar imalât sanayisini, iç istemin düşmesi ve finansman zorlukları gibi sorunlarla karşı karşıya bıraktı.
Bu dönemde, ülke genelinde yaşanan ekonomik bunalımdan en çok etkilenen yörelerin başında Bursa İli gelmektedir. Otomotiv sektöründe 1970'lerin ikinci yarısından sonra başlayan döviz darboğazı dolayısıyla dışalım yapılamaması, üretimde önemli düşüşlere neden olmuştur. Örneğin 1975 yılında Tofaş ve Oyak-Renault otomobil fabrikalarının üretimi 60.000 düzeyinde iken 1976, 1977 ve 1978'dc 30.000 dolaylarına, 1979'da ise 21.000'e düşmüştür. Otomobil fabrikalarındaki üretim düşüklüğü dolaylı olarak bu sanayinin yan kollarını da etkilemiş, otomobil parçaları üreten büyük kuruluşlarda üretim kısılarak işçi çıkarmalara gidilirken küçük sanayi konumundaki işletmeler üretimlerini durdurmak zorunda kalmışlardır. Öte yandan kur ayarlamaları dolayısıyla sentetik iplik fiyatlarında ortaya çıkan sürekli artışlar, özellikle küçük işletmeler halinde üretim yapmakta olan dokuma sanayini önemli sıkıntılara sokmuştur.
İmalât sanayisinde el değiştirme olayları başlamış, bu olaylar daha çok "istikrar önlemleri" ile faizlerin serbest bırakılması sonucu öz sermaye gereksiniminin ortaya çıktığı, büyük ve çok ortaklı işletmelerde yaşanmıştır. 1982 yılında yapılan bir belirlemeye göre Bursa îli'nde, çok ortaklı şirketlerden 15'i sahip değiştirmiş bulunmaktaydı. El değiştiren bu şirketler çoğunlukla İstanbul kökenli büyük holdingler veya yurtdışı yüklenicilik hizmetlerinde uzmanlaşmış sermaye grupları tarafından kontrol edilmekteydi.
Ekonomik bunalımın yol açtığı çeşitli ve farklı boyutlardaki zorluklara karşın, 1980'Ii yıllarda Bursa Îli'nde kumlu imalât sanayisi, başta "tekstil" ve "otomotiv" olmak üzere,"makine", "gıda", "orman ürünleri" ve "mobilya", "deri" ve "kürk" gibi sanayi dallarında ve özellikle petrol türevlerinden sentetik iplik ve yapay ipek ipliği üretiminde, Türkiye'nin çağdaş sanayi potansiyeli içinde önemli bir paya sahip bulunmaktaydı.
Bursa Îli'nde kurulu imalât sanayisi kesiminden, Bursa Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı bulunan ve 10'dan çok işçi çalıştırdıkları için büyük işletme kapsamında değerlendirilen kuruluşların sayısı, 1982 verilerine göre 603 idi. Bu işletmelerin istihdam kapasitesi 33.700'ü bulmaktaydı.

2000'LERE DOĞRU BURSA EKONOMİSİ
GSYÎH ile ilgili bilgiler
Bursa lli'nin, Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'sına (GSYİH) katkısı 1980 yılında yüzde 3-2 oranında iken-, bu oran 1987'de 3.7'ye, 1990'da 4.1'e, 1993'te 4.3'e yükselmiş bulunmaktadır. 1995'te küçük bir gerilemeyle oran yüzde 4.1'e düşmüş ise de; hesap dışı tutulan bazı değerler de göz önüne alındığında, GSYİH'deki Bursa payının yüzde 6 veya yüzde 7Ter dolayında gerçekleştiği tahmin edilmektedir.
1980 yılında Bursa'da yaratılan GSYİH içinde tarımın payı yüzde 25, sanayinin payı yüzde 27, hizmetler sektörünün payı yüzde 48 idi. 1990'larda GSYÎH içinde tarım ve hizmetlerin payı gerilerken (örneğin 1986'da yüzde 15 ve yüzde 42), sanayinin payı sürekli olarak yükselmektedir(1986'da yüzde 43).
Öte yandan Bursa lli'nin Türkiye toplam katma değeri içindeki payı 1986'da yüzde 8 düzeyinde gerçekleşmişti. Bunun yüzde 5-5'lik bölümü sanayiden gelmekteydi.
1995 verilerine göre Bursa'da kişi başına milli gelir 3-660 S dolayındadır. Buna göre Bursa, Kocaeli (7.349 S), İzmir (4.093 $), İstanbul (4.037 S), Ankara (3.996 $), Kırklareli (3.945 $), Bilecik (3-868 S), Muğla (3-707 S) ve Çanakkale'den (3-664 $) sonra, Türkiye genelinde dokuzuncu sırada bulunmaktadır.

İstihdam
Bursa îli'nde başta ticaret ve sanayi olmak üzere, tarım, turizm ve hizmet sektörlerinde son yıllarda meydana gelen gelişmeler, istihdamda da önemli artışların gerçekleşmesine neden olmuştur.
1996 yılı itibariyle toplam çalışan sayısının 350.000 olduğu belirtilmekteyse de, bu sayının gerçekte 400.000 ve hatta daha da yukarıda bulunduğu sanılmaktadır.
Bursa Valiliği verilerine göre 1996 yılında Bursa'da etkinliğini sürdüren işyeri sayısı 91.758, bu işyerlerinde çalışanların
sayısı ise 350.279'dur. SSK'ye bağlı sigortalı sayısı 285.336, Bağ-Kur'a bağlı sigortalı sayısı da 81.135 olarak saptanmıştır.

Tarım sektörü
Bursa İli'nde tarımsal etkinlikler içinde bitkisel üretimin payı, hayvansal üretimden önde gelmektedir. Üretimin daha çok küçük işletmeler halinde yapıldığı tarım kesiminde, makine kullanımında büyük artışlar gözlenmektedir. Önemli bir istihdam alanı yaratan bu sektör, aynı zamanda il çapında tarımsal ürünlerin işlenerek değerlendirildiği gıda sanayisinin gelişmesine de neden olmuştur.
Bursa İli'nde tarım yapılan kültür arazisi 1994 verilerine göre 441.244 hektardır. Bunun 109.896 hektarı sulu tarım, 331.148 hektarı da susuz tarım alanlarıdır. Ekilen arazi büyüklüğü 400.686 hektar, nadasa terk edilen 40.358 hektar, çayır ve mera alanları da 47.389 hektar; tarım dışı arazi miktarı ise 110.244 hektardır.
Tarımsal üretim yapılan arazinin türlerine göre dağılımı da şöyledir: Tarla arazisi 310.404 hektar, bağ ve bahçe arazisi 130.640 hektar. Tarım araçlarında durum; pulluk sayısı 60.020, traktör sayısı 30.096, biçerdöver sayısı 247 olarak belirlenmiştir.
Bölgenin en önemli tarım ürünü zeytin olup, 1994 yılı verilerine göre üretim miktarı 79.000 tondur (Bak. ZEYTİN).
Yine 1994 yılı verilerine göre hayvansal üretimde durum şöyledir: Büyükbaş hayvan varlığı 174.044, küçükbaş hayvan varlığı 471.187, mandıra sayısı 81, süt üretimi 315.000 ton ve toplam et üretimi 19.000 ton.
Bursa İli'nde ilçeler itibariyle tarım alanları genişlikleri de şöyle idi: Eski Bursa merkez ilçesi (Osmangazi, Nilüfer, Yıldırım, Gürsu ve Keşte!) 69326 hektar, Karacabey 68.366 hektar, Mustafakemalpaşa 58.430 hektar, Yenişehir 40.945 hektar, Orhaneli 28.000 hektar, İnegöl 27.730 hektar, Büyükorhan ve Harmancık 22.304 hektar, Mudanya 20.960 hektar, Orhangazi 17.000 hektar, Gemlik 13.26i hektar ve İznik 9 000 hektar.
Bursa İli çapında, tarımsal üretimde sürekli bir gelişme gözlenmektedir. Yeni teknolojilerden yararlanılması, sulama olanaklarının genişletilmesi, gübre ve ilaçlamaya ve bilimsel yöntemlerin kullanımına önem verilmesi, verimde artış sağlamaktadır. Üretilen bitkisel ürünler arasında buğday, arpa, şekerpancarı, patates, soğan, domates, biber ve başka sebzeler, ayçiçeği, zeytin, baklagiller, meyveler (şeftali, elma, armut, üzüm vb.) ve tütün başta gelmektedir.
Dönem boyunca il ölçeğinde su ürünleri üretimi de önemli bir ekonomik sektör oluşturmaktadır. 1994 yılı verilerine göre toplam 168 motorlu balıkçı teknesi bulunmaktadır. Belirlemelere göre su ürünleriyle geçimini sağlayan aile sayısı 642 olup, bunun 516'sı Gemlik, 70'i Karacabey ve 56'sı da Mudanya ilçe sınırları içinde oturmaktadır.

Ormancılık
Bursa İli, doğal konumu ve iklim özellikleri bakımından, Türkiye genel ortalamasının üzerinde zengin orman alanlarına sahip bulunmaktadır {Bük. ORMANTAR).
Bursa ormanlarının ekonomik değeri şöyle özetlenebilir:
Toplam orman alanları 473.919 hektar, verimli orman alanları 241.919 hektar, bozuk orman alanları 232.000 hektar, koni ormanı 264.940 hektar, verimli koru ormanı 177.559 hektar, baltalık orman alanı 208.979 hektar, koru orman serveti 23.452.978 metreküp.

Sanayi (genel yaklaşım)
Bursa İli, sanayileşmede en hızlı gelişme gösteren bölgeler arasında yer almaktadır. Özellikle geleneksel nitelikteki tekstil ve 1970'lerden itibaren de otomotiv sektörleri, Türkiye ölçeğinde büyük önem taşımaktadır.
Tekstilde, iplik hammaddesinden konfeksiyon üretimine değin entegre bir süreç söz konusudur. Özellikle yapay ve sentetik dokuma üretimi, Bursa'daki toplam sanayi üretiminin, dışsatım ve istihdamın asıl önemli bölümünü oluşturmaktadır (toplam katma değerin yaklaşık yüzde 25'i).
İldeki ikincil önemli sanayi dalı, otomobil imalâtı ve çeşitli yedek parça üretimini de kapsayan otomotiv sanayisidir. 2000Tİ yıllara girilirken Bursa'da ikisi binek tipi otomobil ve biri de minibüs, midibüs ve az sayıda kamyonet üretiminin gerçekleştirildiği üç otomobil fabrikası etkinliğini sürdürmektedir (OYAK-Renault, TOFAŞ ve KARSAN).
Sanayiye yön veren bir başka sektör de, makine imalâtı sanayisidir. Bu sektörde etkinliklerini sürdüren işyerlerinin çoğu, döküm aşamasından son kullanıma hazırlama aşamasına değin geniş bir işlem sürecine sahip bulunmaktadır.
Bursa İli'nin konumu, iklim koşulları ve uygun arazi yapısı dolayısıyla sahip bulunduğu yüksek tarımsal potansiyeli, tanına dayalı gıda sanayisinin gelişmesini ivmelemiştir. Bursa, bu alanda Cumhuriyet döneminin ilk fabrikalarının kurulduğu bölgelerdendir. Zamanla tarıma dayalı sanayi kuruluşlarının sayısı ve kapasiteleri önemli ölçüde artmış bulunmaktadır.
Yukarıda genel olarak değinilenler dışında, Bursa İli, üretime dönük ekonominin hemen tüm sektörlerinde etkinlik gösterilen bölge durumundadır. Bu sektörle
rin başında deri konfeksiyon, demir-çelik, kimya, madeni eşya, çimento, mobilya vb. başta gelmektedir.
Bursa Ili'ndeki sanayi kuruluşlarının ülke ve bölge ölçeğinde belirlenen gelişim hedefleri, ülkenin kalkınması, sanayileşme, yatırım ve dışa açılma politikaları doğrultusunda belirlenmektedir. Sanayileşmede hedeflerin saptanmasındaki en önemli etken, hiç kuşkusuz, Türkiye'nin Gümrük Birliği üyesi olması ve gelecekte Avrupa Birliği üyeliğine geçiş doğrultusunda teknolojik yenilenme ve ekonomik bakımdan yeniden yapılanma zorunluluğudur. Bir sanayi bölgesi olarak Bursa, üretiminin Avrupa pazarlarında rekabet edebilecek nitelik ve nicelikte olması çabalarını sürdürmektedir.
Bursa, sanayi tesislerinin sayısı, kurulu güç kapasitesi bakımından Türkiye'nin "sanayi üssü" konumundadır. Örneğin imalât sanayisinde 10 ve daha yukarı işçi çalıştıran işyeri sayısı 1995 verilerine göre 556'dır (Bursa merkezinde). Bu sektörde kullanılan toplam güç ise yaklaşık 705.000 HP (beygirgücü) dolayındadır. Toplam güç bakımından Bursa; İstanbul, İzmir, İçel, Kocaeli ve Çorum'un ardından altıncı sıraya yükselmiş bulunmaktadır. 1995 verilerine göre, Bursa "girişimci ruhu" kriteri bakımından (işveren sayısının toplam istihdam içindeki payı) ise, İstanbul, Ankara ve İzmir'in arkasından dördüncü sırayı almaktadır.
Öte yandan hızlı sanayileşme yer sorununu da birlikte getirmektedir. 1963'te etkinliği başlayan Organize Sanayi Bölgesi'nin yetersiz kalması nedeniyle, yeni sanayi kuruluşları plansız bir yığılmayı ve özellikle verimli tarım arazilerinin sanayi-konut alanlarına dönüştürülmesi sonucunu doğurmuştur.
Başta İnegöl, Mustafakemalpaşa ve Orhangazi ilçeleri olmak üzere, ilçelerin çoğunluğunda sanayi bölgeleri kurulmaya başlamış; bunu, Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi'nin kendiliğinden oluşması izlemiştir. 2000'li yıllara girilirken eski merkez ilçeden ayrılan Gürsu ve Kestel ilçeleriyle Hasanağa, Çalı, Kayapa, Demirci gibi belde ve köylerin yakınlarında orta ölçekte yeni sanayi bölgeleri oluşmaya başlamıştır.

îmâlât sanayisi
Bursa İli'nde kurulu imalât sanayisi, Türkiye'de Gayri Safi Milli Hasıla'nın (GSMH) yaratılmasında etken olan sektörlerin önemlilerinden oluşmaktadır. Özellikle tekstil, otomotiv ve yan sanayisi, makine, madeni eşya ve gıda sanayileri, ilde kurulu imalât sanayilerinin temel belirleyici sektörleridir. Mart 1997 verilerine göre, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı ve "Kapasite Raporu'' düzenlenmiş firmalarla, bunların çalıştırdıkları işçi sayısı ve kullandıkları motor gücü toplamı şöyledir:
FİRMA SAYISI           1.946
İŞÇİ SAYISI            93.818
MOTOR GÜCÜ       663.483

Tekstil sanayisi
Bursa, tarihsel geleneği bakımından da özellikle bir tekstil merkezidir. Günümüzde Bursa tekstil sanayisi, iplik hammaddesinin üretiminden konfeksiyona, çok geniş bir ürün yelpazesini ve entegre bir üretim sürecini kapsamaktadır.
Bu sanayi dalında etkinlik gösteren irili ufaklı firmaların sayısının 8.000, bunlarda çalışan işçi sayısının da 60.000 dolayında olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye'de kurulu 11 sentetik iplik fabrikasının 8'i Bursa'dadır. Yapılan araştırmalara göre, Bursa, dünyada bu sayıda iplik üretim tesisinin bulunduğu tek bölgedir. Ayrıca, Türkiye'nin toplam sentetik iplik üretim kapasitesinin yüzde 75'i Bursa'da bulunmaktadır.
Bursa'da toplam katma değerin yüzde 25'i, tekstil sektöründe yaratılmaktadır.
Bunların yanı sıra Bursa'da kurulu tekstil sanayisi, Türkiye'nin bu daldaki dışsatımında da en büyük paya sahip bulunmaktadır.
Bursa İli'nin ekonomik ve toplumsal yapısında önemli yeri olan tekstil sanayisi, genel olarak şu alt sektörleri kapsamaktadır:
* Pamuklu dokuma.
* Yapay ve sentetik iplik üretimi.
* Yapay ve sentetik iplik ve elyafla üre¬tilen dokumalar.
* Yünlü dokuma.
* Doğal ipekli dokuma.
* Fantezi iplik üretimi.
* Örme ve trikotaj.
* Boya-apre ve emprime işleri.
* Havlu imalâtı.
* Konfeksiyon.
* Çok çeşitli dokumalar.
Bursa'da tekstil sektöründe etkinlik gösteren firma sayısı 1997 yılının ilk ayları itibariyle 2.000 dolayındadır. Bunların çoğunluğunu küçük ve orta işletmeler oluşturmaktadır. Ancak özellikle 1970'li yılların ortalarından başlayarak, modern teknolojileri içeren, dünya standartlarında entegre tesislerin (büyük fabrikalar) sayılarında artış olmuştur.

tomotiv sanayisi
Bursa İli ekonomisinde, tekstilden sonra en büyük paya otomotiv sektörü sahip bulunmaktadır. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'na, ikisi binek otomobili (TOFAŞ ve O YAK-Renault), biri de minibüs, midibüs ve kamyonet (KARSAN) üretimi yapan üç fabrika kayıtlıdır.
Bu üç ana fabrikanın yanı sıra, otomotiv sektöründe etkinlik gösteren irili ufaklı 200'ün üzerinde yan sanayi (yedek parça, aksesuar) fabrika veya atölyesi vardır. Otomotiv alanında etkinlik gösteren alt sektörler ve 1997 verilerine göre bunlara ilişkin değerler şunlardır:
* Oto sac aksamı üretimi
Çalışan sayısı    3.574
Motor gücü      19.180
Sanayici sayısı        67
* Karoseri, römork, karavan, dingil, damper vb. üretimi:
Çalışan sayısı    1.322
Motor gücü        6.940
Sanayici sayısı        31
* Oto yan sanayisi ile ilgili plastik ve kauçuk eşya üretimi:
Çalışan sayısı    6.038
Motor gücü      45.600
Sanayici sayısı        93
* Dikiz aynası, fiber aksam, ısı cam üretimi:
İşçi sayısı             350
Motor gücü        2.180
Sanayici sayısı        16
Sıralanan bu alt sektörler dışında çeşitli oto yedek parça üretimi yapan ve bir bölümü dışsatıma dönük olarak çalışan, büyük fabrika ölçeğinde firmalar da bulunmaktadır. Bunların başlıca üretim konuları şunlardır: Akümülatör, piston gömleği, regülatör, alternatör, enjektör memesi, yakıt pompası, jeneratör, diferansiyel kutusu, oto plaka, hortum kelepçesi, oto burçları, oto kilit, korna, cam sileceği, kriko, amortisör, radyatör vb.

Makine sanayisi
Makine sanayisi, Türkiye'nin 1960'tan sonra girdiği planlı kalkınma döneminde, sanayileşme çabalarında ağırlığını sürekli duyurmuştur. Bu sanayi dalı, Bursa İli'nde endüstriyel yapının temelini oluşturan sektörler arasında yer almaktadır.
1997 verilerine göre, bu sanayi dalında Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı 393 firma bulunmaktadır. Bunlardan kapasite raporu düzenlenen firma sayısı 89, işgücü sayısı 2.750'dir. İç ve dış piyasalara yönelik olarak çalışan sektör, 1994'te 54 milyon dolar, 1995'te 81 milyon dolar ve 1996'da 95 milyon dolar dolaylarında dışsatım gerçekleştirmiştir.
Sektör, aşağıda sıralanan alt sektörlerde etkinlik göstermektedir:
* Tarımsal makine ve teçhizatı üretimi: Pulluk, traktör aksamı, santrifüj, pompa vb.
* Metal işleyen makineler üretimi: Torna tezgâhları, çeşitli giyotin ve kesiciler, kaynak ve matkap makineleri vb.
* Ağaç işleme makineleri üretimi: Marangoz takımları, bıçkı, testere, planya vb.
* Özel endüstri makineleri üretimi: Gıda, tekstil, çimento, konserve ve hamur makineleri; buhar ve kalorifer kazanları, hidrofor ve su tasfiye cihazları vb.
* Elektrik makineleri üretimi: Elektrik makineleri aksamı, elektrik motorları, jeneratör vb.

Döküm sanayisi
Bu sektörde daha çok motor piston gömleği, çeşitli torna işleri, çeşitli çelik döküm, kollergrank, konkasör, köşebent, profil, lama, hadde, sfero döküm, elektrik motoru dökümü ve çeşitli pres işleri yapılmaktadır.
1997 verilerine göre Bursa merkezinde bu sektörde etkinlik gösteren 29 firmada 1.419 işçi çalışmakta ve 25.657 BG motor kullanılmaktadır.
Bu sektörün en önemli kuruluşu, Orhangazi yakınlarında kurulmuş bulunan Asil-Çelik Fabrikası'dır.

Gıda sanayisi
Bursa İli'nin doğal konumu ve iklim özellikleri dolayısıyla, tarımsal üretimi çeşitlilik göstermektedir. İlin bu zenginliği, pek çok dalda etkinlik gösteren gıda sanayisi firmalarının kurulmasına yol açmıştır. Özellikle meyve suyu, alkolsüz içkiler, konservecilik, konsantre salça vb. üretim dallarında, Bursa İli'nde kumlu sanayiler, Türkiye ölçeğinde önemli paya sahip bulunmaktadır.
Bu sektörde etkinlik gösteren alt sektörler şunlardır (Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı olup, kapasite raporu düzenlenmiş olmak koşuluyla):
* Konserve, salça, bitkisel yağ üretimi: Üye sayısı 18, işçi sayısı 3.000, motor gücü 12.711 BG.
* Yem üretimi: Üye sayısı 6, işçi sayısı 400, motor gücü 4.900 BG.
* Un, ekmek, unlu ürünler üretimi: Üye sayısı 20, işçi sayısı 367, motor gücü 3.719 BG.
* Kuruyemiş, baharat, tuz, mantar üretimi: Üye sayısı 7, işçi sayısı 112, motor gücü 529 BG.
* Pasta, şekerleme ve süt ürünleri üretimi: Üye sayısı 16, işçi sayısı 579, motor gücü 1.127 BG.
* Alkolsüz içecekler üretimi: Üye sayısı 11, işçi sayışıl 470, motor gücü 7.446 BG.
* Soğuk hava depoculuğu: Üye sayısı 12, işçi sayısı 1.115, motor gücü 14.000 BG.
Bu sektörde 1999-2000 yıllarında önemli bir yabancı yatırım olarak Orhangazi yakınlarındaki mısırdan nişasta ve başka türevler imal eden Cargill Fabrikası, başta çevre etkileri olmak üzere çeşitli nedenlerle  ilgi çekmektedir.
Diğer imalât sanayileri Yukarıda sıralananların dışında Bursa'da kurulu olup Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'na kayıtlı ve kapasite raporu düzenlenmiş diğer imalât sanayileri ve bunlarla ilgili veriler aşağıdadır:
* Matbaa ve baskı işleri: Üye sayısı 18, işçi sayısı 554, motor gücü 750 BG,
* Ambalaj sanayisi: Üye sayısı 34, işçi sayısı 721, motor gücü 3.800 BG.
* Kereste ve ürünleri sanayisi: Üye sayısı 3, işçi sayısı 30, motor gücü 321 BG.
* Mobilya ve orman ürünleri sanayisi: Üye sayısı 42, işçi sayısı 1.064, motor gücü 5.169 BG.
* Deterjan, temizlik malzemeleri sanayisi: Üye sayısı 5, işçi sayısı 99, motor gücü 2.144 BG.
* Kimyasal maddeler sanayisi: Üye sayısı 25, işçi sayısı 395, motor gücü 4.560 BG.
* Deri, kürk ve deri konfeksiyon sanayisi: Üye sayısı 29, işçi sayısı 580, motor gücü 6.238 BG.
* Kilim ve sentetik halı sanayisi: Üye sayısı 10, işçi sayısı 558, motor gücü 5.261 BG.
* Taş ve toprağa dayalı sanayi (tuğla, çimento vb.): Üye sayısı 35, işçi sayısı 2.071, motor gücü 96.192 BG.
* Soba ve emaye sanayisi: Üye sayısı 12, işçi sayısı 408, motor gücü 1.575 BG.
* Termosifon, radyatör, ısıtma aparatları sanayisi: Üye sayısı 18, işçi sayısı 704, motor gücü 2.508 BG.
* Kalorifer kazanı, buhar kazanı ve çeşitli tank imalâtı: Üye sayısı 10, işçi sayısı 174, motor gücü 1.216 BG.
BTSO'nun 2000 yılı araştırması Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın 2000 yılında Bursa İli içinde etkinlik gösteren 250 büyük firmanın belirlenmesi amacıyla yaptırdığı araştırmanın sonuçlan, Cumhuriyet döneminin 1927 yılına ait ilk ve 1934 yılına ait ikinci verileriyle karşılaştırıldığında, yetmiş üç yılda ne kadar yol alındığını ve ekonomideki büyümenin hangi boyutlara ulaştığını göstermesi bakımından önemlidir.
BTSO'nun Bursa 'daki 250 Büyük Firma Araştırması (2000 Yılı Sonuçları) adıyla yayımladığı bu araştırmada, Bursa tli'nde etkinlik gösteren 250 büyük firmanın:
* İç ve dış satış (ciro) tutarları toplamının 4 katrilyon 720 trilyon 084 milyar 270 milyon 104 bin 230 lira;
* Brüt katma değer toplamının 906 trilyon 305 milyar 588 milyon 094 bin 010 lira;
* Öz sermaye toplamlarının 1 katrilyon 449 trilyon 260 milyar 114 milyon 742 bin 590 lira;
* Net aktifleri toplamının 3 katrilyon 699 trilyon 371 milyar 866 milyon 988 bin 490 lira;
* Vergi öncesi dönem kârları toplamının 294 trilyon 768 milyar 657 milyon 183 bin 977 lira;
* Dışsatımları toplamının 2 milyar 094 milyon 249 bin 619 ABD Dolar;
* Ücretle çalışanlar ortalamasının da 75 431 kişi olduğu belirlenmiştir.

DIŞ TİCARET
Dış ticaretin gelişimi
Bursa İli tarımsal yapısının elverişliliği ve ürün çeşitliliği nedeniyle, tarımsal ürün dışsatımında önemli bir potansiyele sahip bulunmaktadır. 1970'lerden bu yana gerek tarıma dayalı sanayide (konservecilik, meyve suyu ve salça) gerekse başta tekstil sektörü olmak üzere öteki imalât sanayilerinde görülen hızlı gelişme, ilin dışsatım kalemlerinin sayı ve tür bakımından zenginleşmesine, dışsatım gelirlerinin sürekli olarak yükselmesine olanak sağlamıştır. Bu gelişme yanında Bursa Ili'nin komşusu olup da denize açılımı bulunmayan özellikle Eskişehir, Afyon, Kütahya il merkezleri ile bunlara bağlı yerlerde üretilen dışsatım mallarının kapıları da Gemlik ve Mudanya limanları olmakta, bu durum Bursa Ili'nin dış ticaret (dışsatım ve dışalım) hacminin yükselmesine katkı sağlamaktadır.
Öte yandan Gemlik yakınlarında kurularak 2001 yılından itibaren faaliyete başlayan "Bursa Serbest Ticaret Bölgesi" de, yalnız Bursa'nın değil, tüm bölgenin dış ticaret ilişkilerinin gelişmesinde önemli bir etken olmaktadır (Bak. BURSA SERBEST TİCARET BÖLGESİ).

Dışsatım
2000'li yıllarda Bursa İli'nden yapılmakta olan dışsatım kalemleri çeşitlenmiş ve sayıca artmış durumdadır.
Sanayi alanında özellikle tekstil (çeşitli kumaş, konfeksiyon, deri giyim, yapay ve sentetik iplik, pamuk ipliği vb.), makine, otomotiv ve yedek parçası ile gıda sanayisi ürünleri, dış ülkelerde pazar bulabilmektedir.
Öte yandan çeşitli gıda maddeleri, yaş meyve ve sebze, tütün, zeytin ve zeytinyağı gibi tarımsal ürünler de. Bursa İli'nden yapılan dışsatımda önemli paya sahip bulunmaktadır.
Yapılan dışsatımın önemli bölümü Almanya, Fransa, İtalya, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelik olup, dışsatımda sanayi ürünlerinin payı yaklaşık yüzde 97 dolayındadır. Bu ürünler arasında tekstil, otomotiv, makine ve madeni eşya ve gıda sektörlerine ait olanlar ilk sıraları almaktadır.
Gemlik limanında yapımı tamamlanan Gempoıt liman tesisleri, dışalım ve dışsatımda önemli kolaylıklar getirmiştir,
BTSO kanalıyla 2000 yılı dışsatımı Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın 2000 yılında yaptırdığı ve Bursa 'daki 250 Büyük Firma Araştırması (2000 Yılı Sonuçları) adıyla yayımladığı rapora göre, ekonominin özellikle otomotiv sektöründe atılım gösterdiği bu yılda BTSO aracılığıyla yapılan dışsatım (sektörlere göre) şöyle olmuştur:
* Ağaç, orman ürünleri ve mobilya sanayisi 9 milyon 330 bin 860 ABD Doları.
* Çimento, toprak ürünleri ve madencilik 29.329.172 ABD Dları.
* Deri, kürk ve ayakkabı 3.160.152 ABD Doları.
* Gıda, tarım ve hayvancılık 60 milyon 177 bin 057 ABD Doları.
* Kimya sanayisi 9 milyon 753 bin 878 ABD Dolan.
* Makine ve metal sanayisi 215 milyon 179 bin 720 ABD Doları.
* Nakliye-ulaştırma 1 milyon 118 bin 900 ABD Doları.
* Otomotiv ve yan sanayisi 1 milyar 040 milyon 463 bin 936 ABD Doları.
* Plastik, kauçuk ve sünger 2 milyon 383 bin 546 ABD Doları.
* Tekstil ve konfeksiyon 671 milyon 062 bin 398 ABD Doları.
* Çeşitli 52 milyon 290 bin ABD Doları.
* TOPLAM 2 milyar 094 milyon 249 bin 619 ABD Doları.
UİB kanalıyla 1993-2001 arası dışsatım verileri
Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) aracılığıyla yapılan dışsatımda da 1993'ten itibaren sürekli gelişme göstermektedir. Birliğin verilerine göre Bursa'nın son dört yıllık dışsatım gelişimi şöyle olmuştur:
  YIL          DIŞSATIM ($)
1998       2.702.266.514
1999       3.446.684.066
2000       3.621.522.037
2001       4.890.401.999
UİB bünyesinde bulunan beş birliğin, 2001 yılı dışsatımı içindeki payları şöyle olmuştur ($):
A- Hazır giyim ve konfeksiyon            375.357.354 
B- Tekstil                                            446.651.168
C- Yaş meyve ve sebze                       64.329.844
D- Taşıt araçları ve yan sanayisi     3.865.040.445
E- Gıda sanayisi ürünleri                    121.835.380
Dışsatımın öncü sektörü durumundaki taşıt araçları ve yan sanayisinde 2001 yılı dışsatım payları da şöyle olmuştur ($):
A- Binek otomobilleri                          979.618.273
B- Traktörler                                         30.500.000
C- Ototbüs-Minibüs-Midibüs              312.180.318
D- Eşya taşıyıcı araçlar                      373.621.153
E- Suda yüzen taşıtlar                       203.338.026
F- Hava ve uzay taşıtları                    176.864.464
G- Savaş taşıtları                                 20.600.000
H- İki tekerlekli taşıtlar                        15.600.000
I- Çekiciler                                           14.300.000
J- Tarım makineleri                                 6.400.000
K- Demiryolu taşıtları                             2.100.000
L- Otomotiv yan sanayisi                1.682.028.993

Dışalım
Bursa İli'nin ilçeleri olan Gemlik ve Mudanya'da kurulu iskele ve liman tesisleri, dışsatım konusunda olduğu gibi, dışalım konusunda da Güneydoğu Marmara Bölgesi'nin başlıca giriş noktalarıdır. Özellikle Gemlik'te yapımı tamamlanarak işletmeye açılmış bulunan EGMPORT liman tesisleri, dışsatımda olduğu gibi, dışalımda da Bursa ve Güneydoğu Marmara ve İçbatı Anadolu bölgelerinin gereksinimini karşılamaktadır.
Öte yandan Bursa sanayisinin dış girdileri sadece Gemlik ve Mudanya limanlarından değil, başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesi ve Eskişehir gümrüklerinde de işlem görmektedir. Bu nedenle özellikle 1990'lı yıllardan sonra, dışalımla ilgili kesin verilerin elde edilmesi olanaklı olmamaktadır.

ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN FİRMALAR

BGC üyelerine indirim yapan sağlık ve eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler yenilendi. devamı

BGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU...

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından geleneksel olarak organize edilen “BGC Başarı Ödülleri Yarışması”... devamı

BİK GENEL MÜDÜRÜ DURAN: “BASINIMIZA KATKI İÇİN VARIZ”

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran, BGC Başkanı Nuri Kolaylı’yı Basın Kültür Sarayı’ndak... devamı

BGC ÖDÜL SÜRECİ BAŞLADI

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen Gazetecilik Başarı Ödülleri Y... devamı

Marmara Bayram’ın konusu “Bursa turizmi”

Marmara Bayram Gazetesi’nde ana konu olarak “Bursa turizmi ve Bursa’nın bilinmeyen yöreleri” ele alınaca... devamı