ŞÖLEN/TOY

1- Eski Türk geleneğinde, bir olayı veya bir önemli başarıyı kutlamak amacıyla düzenlenen yemekli ve içkili (kımızlı) toplantı.
2- Seçkin yapıtların sunulduğu bir sanat gösterimi.
3- Dinsel nitelikli yemekli toplantı.
Türkmen boyları Bursa yöresine, kendilerine özgü birtakım geleneklerini de birlikte getirmişlerdir. Bunlar arasında "sığır" adı verilen sürek avı törenleri ile "şölen/toy" denilen ve kökeninde eski "şaman" geleneklerinin bulunduğu, nitelik değiştirerek İslamlaşmış dinsel törenler de bulunmaktaydı.
Şölen veya toylarda, bu eski Türk geleneğini kuşaklar boyunca taşıyan ozanların önemli bir yeri vardı. Bu ozanlar, hakanın bulunduğu şölenlerde onun önünde, bulunmadığı törenlerde de halk önünde dinsel, ya da din dışı müziğin özgün örneklerini sunarlar, birbirleriyle yarışırlardı.
İslâm öncesi dönemde, her biri birer "kam/şaman" olan bu ozanlar. İslâm dininin kabul edilişinden sonra, eski etkilerini tam anlamıyla yitirmeyerek "abdallara, "ermiş'lere, "dede'lere ve "ana"lara dönüşmüşlerdir. Günümüzde Bursa yöresindeki hemen her köyde birer mezarı bulunan, çoğu kez yatır sayılan ve kendisine adak adanan ermişlerin hepsi de, bu eski Türk geleneğini sürdüren "ozan/baksı"lardan başkası değildir.
Bursa ve çevresinde, bu eski geleneğin uzun süre yaşadığı alan Keles'tir 1945 yılında Uludağ dergisinde Zeki Akpınar imzasıyla yayımlanan bir yazıdan, bu yörede, bu geleneğin "Dedeler Şöleni" adıyla 1920'lere değin varlığını koruduğu anlaşılmaktadır.
Yazar, "Dedeler Şöleni"ni şöyle anlatmaktadır (sadeleştirerek):
"Bursa'nın hemen her köyünde rastlanan bu dedelerin birkaçı Keleş bölgesindedir. Önemlileri 'Sahan Buba' (Sahan Baba), 'Ana Sultan' ve 'Dörtçatal adlarını taşırlar. Bunlardan özellikle Sahan Baba ünlüdür.
Yirmi yıl öncesine gelinceye kadar burada her yıl tören yapılırdı. Ve tören görkemli olurdu [Günümüzdeki Keleş Kocayayla Şenliği]. Bütün o bölge halkından, hatta Tavşanlı'dan ve Bursa'dan buraya konuklar gelirdi. Kocasu'ya bakan, ulu meşe ve çamlarla örtülü düz. alana bütün halk en güzel ve en temiz elbiselerini giyerek gelirdi. Çünkü Sahan Baba iyi giyinmeyi severmiş...
Oraya gelenler yalnız erkekler değil, kadınlar ve özellikle genç kızlardı. Bu bölge köylerinde gelenek olduğu üzere, kız ve erkek nişanlandıktan sonra; kız, nişanlısından, kayınbabasından ve kayınbiraderlerinden kaçar. Bu kaçma düğüne kadar sürer. Bu arada pencerelerden birbirini gözetlemeler, sokaklarda erkeğin kızı kovalaması sürer gider. İşte Sahan Baba'da [şenlikte] bu kovalamalar, iki tarafın da isteğiyle sık sık olurdu ve nişanlı erkekler, panayır yeri haline gelmiş olan oradan almış oldukları şeker, üzüm, incir, leblebi, kestane ve kabakları nişanlılarına yollarlardı.
Törene Kemaliye köyünden dervişler de gelirlerdi. Onların ellerinde tuğlan olurdu, gelirken höykürürlerdi.
Hergelen davul ve zurna ile karşılanırdı. Çalgılar yalnız davul ve zurna değildi; keman, saz ve ud çalanlar da çalgılarını birlikte getirirlerdi. Böylece toplanan halk, günlerce milli oyunlar oynarlar, saz dinlerler ve eğlenirlerdi. Çünkü Sahan Baba eğlenceyi severmiş...
Köylünün ortaklaşa aldığı ve zenginlerin bağışladığı danalar daha bir gün öncesinden kesilir ve pişirilirdi. Ayrıca birkaç kazan da keşkek hazırlanırdı. Yemek zamanlarında çayır üzerine halka olunur, tablalar üstünde yemek yenir, namaz zamanlarında cemaatle namaz kılınır, Mevlid okunur, dini ilâhiler söylenirdi. Bu eğlence günlerce sürerdi.
Görülüyor ki bu törende Islâmi renk daha yüzeysel ve yamamadır. Kim bilir hangi deryadil, rind deniş, bu cennet yerde yıllarca yaşadı ve ebedi uykusunu burada uyumayı, her yıl da yıldönümünün yapılmasını vasiyet etti?.. Şüphe yok ki bu ulu Türk, bu bölge halkının gönüllerinde derin izler bıraktı, onlara dünyanın zevklerini tanıttı, onlarla güldü oynadı ve sonsuzluğa göçtü.
Zavallıyı softalar burada bile rahat bırakmamışlar. Belenören köyünden Şakır Çavuş'un bana anlattığına göre, çeyrek yüzyıl kadar önce [1920'ler oluyor] Bursa'dan oraya Köse Hoca adlı biri gelmiş ve demiş ki:
— Dedeler kötüleri sevmezler, bu dede niçin çalgı çalınmasına, nişanlıların birbirlerini kovalamalarına müsaade ediyor da, onları kahretmiyor?
— Dede hoşlanıyor, demişler.
— O halde bu dede zındıktır, böylelere hayır yapmayın!., demiş.
Köylüler de ondan sonra eğlenceyi kaldırmışlar. "
Bu folklor geleneği terk edilişinden yıllar sonra, 1967'den bu yana "Keleş Kocayayla Şölenleri" adıyla yeniden yapılmaya başlanmıştır.


ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN FİRMALAR

BGC üyelerine indirim yapan sağlık ve eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler yenilendi. devamı

BGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU...

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından geleneksel olarak organize edilen “BGC Başarı Ödülleri Yarışması”... devamı

BİK GENEL MÜDÜRÜ DURAN: “BASINIMIZA KATKI İÇİN VARIZ”

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran, BGC Başkanı Nuri Kolaylı’yı Basın Kültür Sarayı’ndak... devamı

BGC ÖDÜL SÜRECİ BAŞLADI

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen Gazetecilik Başarı Ödülleri Y... devamı

Marmara Bayram’ın konusu “Bursa turizmi”

Marmara Bayram Gazetesi’nde ana konu olarak “Bursa turizmi ve Bursa’nın bilinmeyen yöreleri” ele alınaca... devamı