TEHNİYE/TEHNİYET

Türkçede "kutlama, tebrik etme" veya "hoş geldin" anlamında Arapça sözcük. Bursa'da eskiden çırakların kalfa ve kalfaların usta olma törenlerine, halk arasında bu sözcükten bozulma olarak "tahniye/tamiye" denilmekteydi. Ayrıca Hac'ca gidenleri dönüşlerinde karşılama törenine de "Hacı Tehniyesi" denilirdi (Bak. BAŞA ÇIKMAK, PEŞTAMAL KUŞANMA).
Folklor araştırmacısı Esat Uluumay, Bursa Defterinin Eylül 1999 tarihli 3. sayısında yer alan "Bursa'da hacı tehniyesi" başlıklı yazısında, hazırlıkları ve hacı karşılamayı şöyle anlatmaktaydı:
"İslâmiyelin ibâdete müteallik beş farzından biri olan Hac ibâdetine, özellikle Osmanlı Türkleri büyük önem vermişlerdir. Osmanlı padişahları asırlarca Mekke ve Medine'deki mukaddes makamların bakımları ve oradaki görevliler ile halk için paralar ve hediyeler gönderdiler. Bu hediye ve paraların gönderilmesi, genelde padişahların da hazır bulunduğu bir merasime tâbi olup, hediye ve paraları götüren Hac kafilelerine 'Surre Alayı' denirdi.
Devlet olarak kutsal mekânlara gösterilen bu hassasiyet yanuıda, tenler de dinimizin bu emıini yerine getirmek için büyük bir iştiyak gösterirlerdi. Bu arzu ve istek hiç azalmamış, daha da artmıştıı:
Asırlar boyunca, ulaşım güçlükleri nedeni ile deve sırtında yapılan Hac yolculukları aylarca sürer, Hac yolculuğuna çıkanların bir kısmı (Yemen misali) gider gelmez olurdu. Bunun için Hac'ca gidecekler tüm yakınları, eşleri dostları ile "Gidip gelememek, gelip görememek var" deyip helâllaşırlardı. Borçla, harçla, kredi ile Hac'ca gitmek şöyle dursun. Hac yolcusu (varsa) borçlarını öder, gidip gelmeye yeterli zaman süresince aile efradının tüm ihtiyacını karşılayacak imkânı sağlar, ailesini bir yakınma emânet ederdi. Kadınlar. yanlarında mahremleri olmadan Hac'ca gidemezlerdi.
Bu inanç yolculuğunu başarıp geri dönenlerin, toplumdaki itibarı ve gördükleri saygı artar, çok çeşitli zorluklarla 'Hacı' sıfatını kazanan kişilerin karşılanması da düğün-bayram gibi coşkulu olurdu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında fakr ü zaruretten, 1940'lı yıllarda da İkinci Cihan Harbi ve Arap-lsrail savaşlarından dolayı, çok ender insanlar hacı olabildiler. O yıllarda işte bu nedretten dolayı, hacılar daha da itibar görmüş ve hacı karşılamalarının coşkusu devam etmiştir. Üç, dört, hatta bazen altı aylık ayrılıklara kadar varan Hac serüveninden dönenlerin hasretle karşılanması, konuşma dilimize 'Hacı bekler gibi' deyimini yerleştirmiştir."

Tehniyet/tehniye
Belirttiğimiz gibi, geçmişte hacı olmanın toplumumuzda önemli bir olay sayılması, "Hacı tehniyesi" adı verilen hacı karşılaması veya kutlaması geleneğini oluşturmuştur. "Tehniyet" kelimesi, Osmanlıcada "karşılama, kutlama, hoş geldin deme" anlamına gelmektedir ve Bursa'da genellikle "tehniye" şeklinde kullanılmaktadır. Ülkemizin çeşitli yörelerinde hacı karşılanması ve kutlanması birçok şekillerde yapılmışsa da, Osmanlı başkenti Bursa'da, tüm öteki gelenek ve göreneklerde olduğu gibi, "hacı tehniyesi"nin de ayrı bir özelliği ve güzelliği vardır.
Hacı veya hacıların gelmekte olduğu haber alındığında, akrabalar, eş-dost ve konu-komşunun erkekleri, hacının evinden en az 2 - 3 kilometre uzakta karşılamaya çıkarlar; kadın ve kızlar ise hacı evde beklerlerdi. Karşılamaya çıkanlara aile tarafından hediye edilen ve halk arasında "keyfiye" denilen "vala'lar boyunlara sarılır, bunlar soma hatıra olarak saklanırdı. Bu keyfi yeler, 18 ve 19. yüzyıllarda başa giyilen fes veya arakıye üzerinde sarık olarak kullanılmıştır.
Hacı evinden uzakta karşılanan hacılardan erkek olanlar tekbirlerle yaya olarak getirilir; kadın hacılar ise kafileden ayrılıp, o günün ulaşım aracı ne ise, onunla doğrudan evlerine götürülürlerdi. Erkek hacı doğrudan kendi evine değil de, bir komşusunun evine iner, önceden duvara asılmış ipek halılar ve yumuşak minderlerle düzenlenmiş sedir köşesindeki özel makama oturtulur, eli öpülerek (özellikle avuç içi) kutlanır; hoşbeşten sonra, gelen hacı tarafından anlatılan Hac ve yolculuk hikâyeleri merakla dinlenirdi.

Üç günlük ikram şöleni
Tehniyenin en önemli olayı, hacının evinde hanım misafirler için yapılan ve üç gün süren ikram şölenidir. Bunun için mahallenin ve akrabaların tüm kızları günlerce öncesinden hazırlıklara başlarlar. Konu-komşu ve eş-dosttan, çeşitli dival işi, zincir işi, kadife veya ipek atlas yatak örtüleri, işlemeli bohçalar, işli çevre ve yağlıklar toplanır; bunlarla evin bir köşesinin duvarları ve tavanı, âdeta Bursa'nın geleneksel "sünnet yatağı" gibi kaplanarak süslenirdi.
Bir tarafta, bir tezgâh gibi boylu boyunca yerleştirilen bir masanın üzerine de çeşitli şallar ve işlemeli örtüler serilir, kutlamaya gelen hanım misafirler köşesi böylece hazırlanmış olurdu. Komşu ve akrabaların gelinlik çağındaki kızları, tehniyenin birinci günü eşten-dosttan temin ettikleri beyaz gelinlikleri giyer, başlarına taşlı gelin tacı takarak, hazırlanan masanın arkasında, gelen misafirlere ikramda bulunurlardı.
Hint işi metal zemzem sürahisi, fincanları, hurma tepsisi, sürmedanlıklar, gülâpdanlar, gümüş tel hacı yüzükleriyle dolu bir tas, içinde hacı misi ile ıslatılmış pamukların bulunduğu küçük mislik, sürme çekmek için bir ayna.. önceden masa üzerinde hazırlanırdı.
İkinci günde, kızlar yine eş-dosttan temin edilen 18 ve İp. yüzyıllardan veya 20. yüzyılın başlarından kalma bindallılar, dival işli kadife entariler, dival işli ipek atlas gelinlikler, ipek tafta gelinlikler giyerler; boyunlarını, çoğu emaneten temin edilmiş elmaslı altın broş ve kolyelerle süslerlerdi.
Üçüncü tehniye gününde, kızlar diktikleri veya diktirdikleri yeşil entarileri giyerler; başlarına, kenarları oyalı yeşil krepleri salma bağlarlardı.
Gelen misafirler, evde hacı hanım varsa evvelâ onu ziyaret ederlerdi. Ziyaret sırasında, kazanlarla hazırlanmış aşureden misafirlere ikram edilir; aynı ikram, komşu evinde bulunan hacı efendiyi ziyarete gelenlere de yapılırdı.

Tehniyenin bir özel işlevi
Hacı tehniyelerinin önemli bir toplumsal fonksiyonu ve faydası da vardı. Hac kutlamasına gelen hanımların evlenecek yaşta oğulları varsa, gözleri ikramda bulunan genç kızların üzerinde olur, gelin beğenmeye çalışırlardı. Bu bakımdan, tehniye yapılan evin yakını olmasa da, sadece kız görmeye gelen hanımlar da olur, onlar da buyur edilirdi. Genç kızlar da bu durumu bildiklerinden bu hizmetler için gönüllü olurlar, tehniyeye giremeyenlerden kırılanlar bile olurdu.
Giyim-kuşam devriminden önce, hacı efendiler dışarı kıyafetlerinde, feslerinin üzerine Şam işi, üstü zincir işli, sarı ipekten âbâni sarık sararlardı. Böylece hacı oldukları anlaşılırdı.
Ulaşım imkânlarının artması ile Hac yolculuğunun kolaylaşması, hacılığı 'vak'a-yı âdiye' haline getirdi. Yaşamın hızlanması ve zorlu mücadeleleıi gerektirir olması, düğün-dernek geleneklerimizde olduğu gibi, tehniye geleneğinin de kaybolmasına yol açtı. Gelin bulmada da, artık annelere iş düşmez oldu.
Geçmiş yaşantımızın bir güzel geleneğini hatırlayabildiğim kadarıyla bir hoş seda olarak yankılandı mı aya çalıştım. Sürç-i lisan eylediysem, affola!.".


ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN FİRMALAR

BGC üyelerine indirim yapan sağlık ve eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler yenilendi. devamı

BGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU...

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından geleneksel olarak organize edilen “BGC Başarı Ödülleri Yarışması”... devamı

BİK GENEL MÜDÜRÜ DURAN: “BASINIMIZA KATKI İÇİN VARIZ”

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran, BGC Başkanı Nuri Kolaylı’yı Basın Kültür Sarayı’ndak... devamı

BGC ÖDÜL SÜRECİ BAŞLADI

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen Gazetecilik Başarı Ödülleri Y... devamı

Marmara Bayram’ın konusu “Bursa turizmi”

Marmara Bayram Gazetesi’nde ana konu olarak “Bursa turizmi ve Bursa’nın bilinmeyen yöreleri” ele alınaca... devamı