YÜKSELİŞ DÖNEMİ EKONOMİSİ

YÜKSELİŞ DÖNEMİ EKONOMİSİ
İpekçiliğin hızlı gelişimi ve sorunları: Kuruluş Dönemi'nin başlarından itibaren, Bursa imparatorluğun uluslararası bir ticaret merkezi konumunu kazanmıştır. Özellikle Doğu-Batı arasındaki mal değişiminin önemli bir bölümü, başta ipek ipliği ile ipekli ve yünlü kumaşlar olmak üzere, Bursa gümrüğünde gerçekleştirilmekteydi. Doğu'dan getirilen İran ipeği ya ham olarak, ya da işlendikten sonra, Batı'dan gelen yünlü kumaşlarla Bursa'da değiş tokuş edil¬mekteydi. 1479 yılında Bursa ipek gümrüğü 700 000 akça gelir getirmişti. XV. yüzyılın sonlarına doğru Bursa'daki ipekli dokuma tezgâhlarının sayısı 1000 dolayında bulunuyordu. Bu tezgâhlar için gerekli olan ham ipek veya ipek ipliği, çoğunlukla İran'dan, bir bölümüyle de Mora'dan (Yunanistan) getirilmekteydi. Bu dönemde Bursa'da üretilen ipek kozasının, kentte kurulu bulunan ipek tezgahlarının gerek¬sinmesini karşılayamadığı anlaşılmaktadır.
Bursa'ya getirilen ham ipek ipliği, "Mizan Hanf'na yıkılıyor; burada tartısı yapıl-
diktan ve "hac"! (vergi) ödendikten sonra, ipek dokuyan tezgâh işletenler bunu satın alı¬yorlardı. 14 Şubat 1485 tarihli bir "hüccet"ten, Bursa Mizan Mukata-ası'nın üç yıllığına 5 400 000 akçaya tutulduğu anlaşılmaktadır. Aynı yıldan kalma başka belgeden 800 lüd re (256 kg) ipek ipliğinden 18 368 akça mizan vergisi alındığı saptanmaktadır; Mizan Ha-nı'nda mukataanın üç yıllık dönemi içinde 1 010 526 kg., başka deyişle yılda 336 842 kg. ipek ipliği tartıldığı ortaya çıkmaktadır. Devletin, Bur¬sa'ya gelen mallar üzerinde sıkı bir denetim uyguladığı da anlaşılmaktadır, örneğin İran'dan, Amasya'dan, Rumeli'den ve öteki yerlerden ham ipek ipliği getirenler, bir simsarın (devlet vergi komisyoncusu) izni olmadıkça denklerini açamıyorlar ve evlerde değil ancak kervansaraylarda konaklayabiliyorlar, ham ipek ipliğini saklayamı-yorlar, eğiremiyorlar ve gizlice başkasına eğirtemiyorlardı.
XV. yüzyılın sonlarından itibaren, Se¬lim I döneminde iran'la girişilen savaşlara değin, Bursa ipekçiliği hızlı gelişmesini sür-dürmüş; 1512 yılında ipekten elde edilen gümrük resmi 130 000 duka altınına değin yükselmişti. Ancak Osmanlıların Safeviler-le giriştikleri savaşlar sırasında İran'dan ham veya işlenmiş olarak gelen ipek kesilince, bu verinin miktarı 1521'de 40 000 duka altınına düşmüştü. Bu savaşlar, Osmanlı ve İran ekonomilerinin büyük ölçüde sarsıl¬masına neden olmaktaydı.
1579 yılında savaşın yeniden başlamasıyla, Bursa'da birçok dokuma tezgâhı hammadde yokluğundan kapanmak zorunda kalmıştı. Bunun sonucu olarak 1 277 000 akça tutarında gerçekleşmesi beklenen kumaş damgası mukataasının ancak 645.960 akçası toplanabilmişti.
Bu dönemde dokuma tezgâhlarında çalıştırılan işçilere verilen ücret konusunda yeterince aydınlatıcı bilgiler bulunmamaktadır. Ancak 1548 yılında, çatma ve dolama tipi kumaşlarda dokuma ücreti olarak her 1 000 akçada 100 akça ödendiği bili¬niyor. Daha çok beceri isteyen ve içinde sırma bulunan kumaşların işlenmesinde ise ücret yükseliyor, her arşın (yaklaşık 68 santimetre) başına 100, 120 akçaya çıkıyordu. İpek dokumacılığında "köle emeği"nden büyük ölçüde yararlanılmaktaydı. Bursalı dokumacılar, köle tüccarlarından satın al¬dıkları köleleri tezgâhlarında belli bir süre çalıştırdıktan ve kumaş dokutturduktan sonra azat ediyorlardı.
Ne var ki ipekçiliğin bu gelişmiş döneminde bile, ipek ticaretini ellerinde tutanLar başta Frenk ve Yahudi tüccarlardı. İran uyruklular sonraki sırayı alıyor. Osmanlı uyrukları ise son sırayı alıyorlardı.
Osmanlı akçasında devalüasyonlar: Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettikten sonra almak zorunda kaldığı ekonomik önlemlerin en önemlileri, Osmanlı akçasını Venedik dukası önünde devalüe et¬mek ve Venedikli tüccarlara ticari ayrıcalıklar tanımak olmuştur. Dönemin koşulla¬rı gereği devalüasyon, bugünkü bilinen ma¬li sisteme uygun biçimde değil, doğrudan akçanın gümüş değerini azaltmak suretiyle yapılmaktaydı. Örneğin 1451 yılında Mehmet H'nin tahta geçişi sırasında Bur¬sa'da bastırılan akça 1.15 gram iken; 1481 yılına değin yapılan beş devalüasyon so¬nunda 0.751 grama düşürülmüştü. Devlet her devalüasyondan sonra, eski ağır akça¬arı toplatarak yenileriyle değiştiriyor, böy¬lelikle her yüz dirhem gümüşten daha çok sayıda akça kesiliyor, tedavüle sürülen akça sayısı artırılmış oluyordu.
Yükseliş Dönemi boyunca sürdürülen fetihler, karada ve denizde büyük bir askeri güç bulundurulması zorunluluğunun gerektirdiği harcamalar yanında; dünya ticaretindeki nitelik değişikliği ve Alideniz ticaretinin önemini giderek yitirmekte oluşu, Osmanlı maliyesinin akça değerinde sık sik değişiklik yapmasına neden olmaktaydı. Öyle ki, Kanuni Sultan Süleyman'ın "magnifique" (muhteşem/görkemli) sanıyla anılmaya başlandığı 1566 yılında, bir Os¬manlı akçasının ağırlığı 0.723 gram gümü¬şe düşürülmüş bulunmaktaydı.
Bu durum, bazı kişilerin tedavülden kal¬dırılan eski akçaları saklayarak gümüş ka¬çakçılığına yönelmelerine neden olmak¬taydı. Örneğin 13 Mart 1557 Cuma gecesi, Bursa'da Tekke Mahallesi'nde yakalanan bazı kimselerin üzerlerinde yapılan aramada, kullanımdan kaldırılmış eski akçalar bulunduğu kayıtlara geçmiştir. Bu eski akçalardan 22 224 akça olan torbanın her 428 akçasının 100 dirhem; 19 257 akça olan tor¬banın her 426 akçasının 100 dirhem; 7 138 akça olan torbasının her 422 akçasının 100 dirhem; 12 548 akça olan torbasının ise her 418 akçasının 100 dirhem geldiği saptan¬mış bulunmakta idi.
Kanunname-i Ihtisab-ı Bursa: Baye/.it II
döneminde düzenlenen 1502 tarihli Ka¬nunname-! thtisüh-ı Dursa (Bursa İntisabı [Belediyesi] Yasası) adlı düzenlemeden, kentin o sıralarda Osmanlı ekonomisinin merkezi konumunu korumakta olduğu an¬laşılmaktadır. Bu kanunnamede, günümüz deyimiyle "standardizasyon" olarak nite¬lendirilebilecek, çarşı-pazardaki malların üretim, kalite ve fiyat kontrolleri ile ilgili hükümler bulunmakta idi. Böylelikle Os¬manlı İmparatorluğu'nda ilk olarak Bıır¬sa'da üretilen veya değişimi yapılan her türlü ticaret malının belirli kalite, ambalaj ve fiyat standartlarına uyma zorunluluğu konulmuş; bu zorunluluğa uymayanlar için çeşitli yaptırımlar getirilmiş oluyordu.
Kanunname'rim incelenmesinden, o sıralarda Bıırsa'da hangi meslek gruplarına giren işletmelerin etkinliklerini sürdürdük¬leri de anlaşılmaktadır. Bu meslek grupları şunlardı:
Her cins gıda maddelerinin yanı sıra çeşitli kadife, dokuma, kürk ve gümüş işle¬meciliği yapan ve satanlar; kasaplar, bakkallar, pazarcılar, nalbantlar, bakırcılar, mutatlar, hallaçlar, aktarlar, çilingirler, kerpiç-çiler, pirinççiler, tabaklar ve mumcular.
Kanunname-i İhtisab-ı Bursa'&d kuyumcu esnafı ile ilgili olarak getirilen hükümler; imparatorluğun yükseliş sürecini yaşamasına karşın, önemli bir altın ve gümüş bunalımına düşüldüğünü göstermesi bakımından ilginçtir. Metin içinde, "kuyumcu-ların yarı yarıya işlenmiş kendi yapıları bu¬lunup, bozdurulup, eritildiği ve eskiden kuyumcuların kafesinde (vitrin) altın ve gü¬müş satıldığı" biçiminde bir anlatımın yer almış bulunmasından; o yıllarda Bursa'da ve kuşkusuz imparatorluğun başka yerle¬rinde bir altın ve gümüş darlığının olduğu anlaşılmaktadır. Kanunname'de getirilen bir düzenlemeyle, gümüş akçaların kenar¬larının kesilip satılması yoluyla kazanç sağ¬lanmasının önüne geçilmek de istenmiştir.
XV ve XVI. yüzyıl kayıtlarından, Bıır¬sa'da Cilimboz Deresi vadisinde bir "kâğıt değirmeni"nin bulunduğu ve bu üretim evinden elde edilen kâğıdın, Bursa'dan baş¬ka, Anadolu'nun öteki bazı kentlerinin de gereksinmesini karşılamakta olduğu anla¬şılmakladır. Bu kâğıt değirmeni, üretimi¬nin yetersizliğine ve kalitesinin düşüklü¬ğüne karşın, XIX. yüzyıla değin üretimini sürdürecektir.
Bursa ticaretinde yabancılar: İlkin Yıl¬dırım Bayezit'in, sonra ardılı Osmanlı sul¬tanlarının ve Yükseliş Dönemi başında Fa¬tih Mehmet'in yabancı uyruklulara tanımış oldukları ayrıcalıklar, Bursa'da ticaretin önemli bölümünün Frenk, Yahudi ve iran¬lı tüccarlar elinde yoğunlaşmasına neden olmuştu. 1478 yılından 1500 yılına değin, Bursa kadılarının tutmuş oldukları kayıtlar¬dan; kent çarşısında Venedikli, Cenovalı,
 
Floransalı tüccarların büyük çapta ti¬caret etkinliklerinde bulundukları an¬laşılmaktadır. Bun¬ların yanında baharat ve kumaş üzerine yapılan ticarette Halepli ve Şamlı tüccarların etkin ol¬dukları bilinmektedir. Bu yabancı tüc¬carlar, büyük çapta ticaret yapmakta idiler. Bunlara kar¬şılık Osmanlı tüc¬carları inşaat kerestesi, demir, zift gibi yükte ağır, pahada hafif malların tica¬retiyle yetinmekteydiler.
Yabancı tüccar¬lar Bursa'daki ipekli kumaş veya başka tür alışverişlerini peşin paradan çok, Batı Av¬rupa'nın poliçelerine benzer kredili işlem¬lerle yürütmekte idiler. Bursa'ya gelip işle¬nen mallar, böylelikle ülke ekonomisine beklenenden daha az katkı sağlıyor ve ya¬bancılar aracılığıyla Avrupa pazarlarına sü¬rülüyordu.
XV yüzyılın sonlarında Bursa'da yer¬leşmiş olan Floransalı tüccar Maringhi, bu kentten aldığı ipekli kumaşlardan fardello (307.5 kilogram) başına 70.80 duka altını kazanç sağladığını yazmaktadır.
Böylesine büyük kârı olan ipekli kumaş ticareti. Bursa ve Osmanlı ülkesi için yeter ölçüde kazanç getirmemekteydi. Çünkü ge-nellikle Avrupa'dan getirilen yünlü kumaşLar, Bursa ipeklileri ile değiş-tokuş ediliyordu. Öte yandan Osmanlı sarayının lüks düşkünlüğü ve savurganlığı da, Bıırsa'da üretilen ipeklilerin gerçek değerinin altında değiştokuş suretiyle elden çıkmasına neden olmaktaydı. Örneğin 1511 yılında saray için alınan 1476 zira (67-68 santimetre) Floransa kumaşı için 5 000 000 akçadan çok para ödenmişti. Oysa bunun karşılığı alınan ipekli kumaş için, herhalde Bursa'ya değeri karşılığı para bırakılmamıştı.
Ekonomik göstergeler: Osmanlı İmpa-ratorluğu'nun yükseliş döneminde, Bursa kuşkusuz başkent İstanbul'a oranla daha az önem verilen bir kent durumundaydı. Buna karşın ülke ekonomisinin, hatta başkentle bile zaman zaman rekabet edebilen merkezlerinden biri olma konumunu sürdürmekteydi. Nitekim Bursa için çıkarılmış bulunan Kanunname-i İhtisab-ı Dursa ken¬tin, ekonomik bakımdan ne ölçüde önem¬li ve canlı olduğunun belgesidir.
Fideki verilere göre, 1502 yılında gümüş ağırlığı 0.737 grama düşmüş ve kuş
kuşuz alım gücü eskisine oranla bir hayli azalmış bulunan bir Osmanlı akçası karşılığında, Bursa'da, tabloda sıralanan gıda maddelerinden hizalarında gösterildiği kadarını alabilmek olanaklıydı.
XVI. yüzyılın başlarında ekonomik bunalım henüz kendisini tam anlamıyla hissettirmediği için, bir işçi gündeliği 2.5-3 ak¬ça dolaylarında idi. Gündeliği 3 akça olan bir işçinin bir günlüğü ile 6.735 kilogram ekmek, 30 adet yumurta, 1.875 veya 2.745 kg et. vb. alınabiliyordu.
Ticaret ve zanaatın son derece canlı olduğunun anlaşıldığı Yükseliş Dönemi'nde, Bursa'da, bir bölümünü bugün bile kullanmakta olduğumuz "kapanİar (hanlar) yap¬tırılmıştı. Çağının ekonomik sistemi gereği, Bursa'da, devletçe gelir beklenen her sek¬tör ve her ticaret dalı, ya devlete önemli hizmetlerde bulunmuş olanlara ya da o işi en iyi yapabilecek nitelikteki kişilere "nıu-kataa"ya (kesim) verilmekteydi. Örneğin 1488'de, 3.250 lüdre (1 lüdre =320 gram) ipekten 5-417 akça resim alındığı bilinmek¬tedir. 1485 yılında Bursa İpek Mizanı Mu-kataası, 1 800 000 akçaya verildiğine göre, yalnızca devlete ödenmesi gereken muka-taa için 346 000 kilogram dolayında ipek tartımı yapılmış olması gerekmekteydi.
ipek mizanı resminde pek fazla bir değişiklik olmadığı varsayılarak, 1499 yılında, devlete ödenecek mukataa karşılığı tartımı yapılan ipeğin ağırlığının 499 000 kioggram dolayında olması gerekmektedir. Bu sonuçlar, Yükseliş Dönemi'nde İran'la girişilen savaşlara dek Bursa'da ipek üze¬rine sürdürülen ticaretin çok canlı olduğu¬nu kanıtlamaktadır.
Bayezid H'nin saltanatının ilk yıllarında, "kapan mukataası"nda belirli bir karar¬lılık, hatta bir ölçüde artışlar söz konusudur. Oysa Selim I dönemiyle birlikte bu gelirde dikkati çekecek oranda bir azalma başlamaktadır.
"Bursa Gaile (zahire) Kapanı Mukataası", yıllar boyunca az çok düzenli bir artışın sürdüğünü gösterir niteliktedir. Ancak bütün bu dönem boyunca, tahıl fiyatlarında görülen aşırı artışlar dolayısıyla, tabloda izlenmekte olan artışın sağlıklı olmadığı ortaya çıkmaktadır. Örneğin 1490 dolay¬larında buğdayın kilesi (20 okka) ortalama 3 akça iken, 1560'larda 9 akçaya yüksel¬miş bulunuyordu. Bu durumda 1490'h yıl¬larda gaile resminin getirdiği 2 000 flori¬nin, örneğin 1560'larda satışı yapılan tahıl miktarında bir değişiklik olmamış olsa bi¬le 6 000 floriyi bulmuş olması gerekirdi. Oysa 1559 yılı geliri, yalnızca 3 380 flori olmuştu. Kaldı ki bu süre içinde, floride de değer yitimi söz konusu olup, sağlıklı bir artış gerçekleştirilebilse idi, 6 000 florinin çok üstüne çıkılmış olması gerekirdi.
Osmanlıların yükseliş döneminde "bo¬za" üretimi devlet tekelinde idi. Boza yal-
 
nızca devletin malı olan "boza dükkânları"nda satılırdı. 1473'le 1570 yılları arasında bu "boza dükkânları"ndan elde edilen yıllık gelirleri irdelendiğinde, "Borsa mııkataası"nın yıllık gelirlerindeki değişimler¬den Bursa'nın geçirdiği toplumsal değişimleri, yaşam düzeyindeki dalgalanmaları; işsizlik ve onunla birlikte yürüyen kötülükleri, salgın hastalıkları yansıtmakta araç olması bakımından ilginç bulunmaktadır. Ör¬neğin "şer-i mahkeme siciller"inde, 1512 yılında boza mukataasının düşük olmasına neden olarak veba hastalığı gösterilmek¬tedir.
Bu mukataanın yaklaşık yüz yıllık bir süre içinde sürekli düşüş göstermesi, hele bazı yıllarda olağanüstü az gelir sağlanma¬sı; Bursa halkının gelirlerinde sürekli bir azalmanın ya da salgın ve kıtlık gibi kent¬te normal dışı olayların ortaya çıkışıyla bağ¬lantılı gösterilmektedir. Gerçekten de bo¬zanın zorunlu bir gereksinme maddesi ol¬maktan çok, bir tür keyif ve eğlence aracı olması, tüketimindeki azalma ve çoğalma ile, kentteki yaşam düzeyi değişikliklerinin bir tür yansımasını ortaya koymaktadır.
"Bursa Darphanesi Mukataası"nın 1518'le 1553 arasındaki gelir durumlarını da ilgi çekicidir. Bu mukataa, her yeni ak¬ça çıkarıldığında, eskisinin (eşdeyişle gü¬müş ağırlığı çok olanın) yasaklanması ve yenisinin kesimi ile tedavüle çıkarılması iş-lemlerinden elde edilen vergilerden oluş¬maktaydı.
Yine 1540 yılından 1554 yılına değin, Bursa'ya getirilen koyunlardan alınmakta olan "bac-ı pay-i ağnam"ın (koyunlardan ayakbastı parası) 6 yıllık gelişimi, bu ka¬lemde önemli bir değişmenin olmadığını gösteriyor. Bir bakıma bu durağanlık, Bur¬sa kent nüfusunun o yıllar içinde artmadığının belirtisi de sayılabilir.
Yukarıda sıralanan açıklamalardan, Du¬raklama ve Çöküş Dönemi'nin ekonomik temellerinin, Osmanlı Devleti'nin en güç¬lü olduğu varsayılan Yükseliş Dönemi'nde oluşmakta olduğu sonucuna varılabilir. Özellikle İran'la girişilen savaşlar, ekonomisinin temeli olan ipek, ipekli kumaş üre¬timi ve bunların dışsatımına dayalı Bursa ekonomisi için olumsuz sonuçlar doğur¬makta gecikmemiştir.
Bu dönemde Bursa, uzun süreli deniz yolculuğunun güvenli sayılmaması nedeniyle, tüccar kervanlarının tercih ettikleri karayolları üzerinde bulunmaktaydı. Kara-manoğlu Beyliği'ne son verilinceye değin, bu yolun güneyindeki deniz bağlantısı Antalya idi. Karamanoğullarının tarih sahnesinden silinmesiyle, bu kez, Osmanlı ticaret etkinliğinin rakibi olarak İran ortaya çımış; böylelikle asıl ekonomik nedeni ticaret yollarının denetimi olan Osmanlı-İran savaşları başlamıştı. Bu savaşlar şuasında Bursa'ya ipek ve öteki doğu mallarının ge-
tirilememiş olması, kentin ve çevresinin ekonomik varlığını ve yaşam düzeyini olumsuz yönde etkilemişti.
Selim I döneminde Mısır ve Süleyman I döneminde Rodos'un alınmasıyla, Bursa artık en işlek ticaret yolunun üzerinde blunma konumunu koruyamayacaktır.
Bütün bu olumsuz gelişmeler sonucunda, daha XVI. yüzyıldan itibaren baş göstermekte olan "toplumsal huzursuzluklar", özellikle Bursa'da güvenliği bozucu çeşitli olaylara ve karışıklıklara neden olacaktır.


ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN FİRMALAR

BGC üyelerine indirim yapan sağlık ve eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler yenilendi. devamı

BGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU...

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından geleneksel olarak organize edilen “BGC Başarı Ödülleri Yarışması”... devamı

BİK GENEL MÜDÜRÜ DURAN: “BASINIMIZA KATKI İÇİN VARIZ”

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran, BGC Başkanı Nuri Kolaylı’yı Basın Kültür Sarayı’ndak... devamı

BGC ÖDÜL SÜRECİ BAŞLADI

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen Gazetecilik Başarı Ödülleri Y... devamı

Marmara Bayram’ın konusu “Bursa turizmi”

Marmara Bayram Gazetesi’nde ana konu olarak “Bursa turizmi ve Bursa’nın bilinmeyen yöreleri” ele alınaca... devamı