DİL KULLANIMI

Bu sayfa 2009-12-04 14:49:56 tarihinde yayınlandı ve 9837 kez okundu.

Ekşi sözlükten aldığım şu ifadelere bakın: Özellikle ‘v’ sözcüğünü vurgulu söylemek için ‘w’ kullanıyorlar ‘var’ demiyorlar da ‘war’ diyorlar.’Ş’ harfini kullanmıyorlar, dolar işareti ile gösteriyorlar.

İletişim Fakültesinde verdiğim derslerde, öğrenilen yanlışların, öğrenilen doğrulardan daha kalıcı olduğunu görüyorum. Örneğin lisans 1. sınıf programında Türk Dili derslerinde gösterdiğim yazım ve dil yanlışları, aynı öğrenciler tarafından, 2. sınıfta başka bir derste tekrarlanır. Bu nedenle “hata” dediğimiz şeyin psikolojik yönünü ihmal ettiğimizi anlamak mümkün. Çünkü dil bize anne kucağından beri verilen bir şeydir ve biz bunu çoğu kez yanlış sözcük kullanımlarıyla, diyalektlerle, ifade bozukluklarıyla kalıp halinde öğreniriz.
Dil öğrenimi 17 yaşa kadar tamamlanmalıdır. Öğrenilen dilin bütün imkânlarıyla o yaşa kadar öğrenilmesi –ki buna yatay öğrenme diyebiliriz- sonra da sözcük dağarcığının ve ifade çeşitliliklerinin gelişmesi –buna da dikey öğrenme diyelim- gerekir.
Yazım yanlışlarına değinmek istemiyorum. Herkesin çok rahat hemen yazım kılavuzuna bakabileceği temel bilgilerdir onlar; ama en çok yapılan hatalar da bu tip hatalardır. Söyleyiş gibi yazma hataları, söylediğimizi doğru sanmaktan kaynaklanır. Emin olmadığımız sözcükler için üşenmeden yazım kılavuzuna bakmamız, kendi yararımızadır.
\Görsel medyanın çok yaygın olması yanlış ifadeleri de çok yaygınlaştırdı. Reklâmcılığın sözel ifade yolları çok ciddi yanlışları halka pompalar. Spor magazini, çok izlenen bir örnek olarak ve aynı zamanda en ciddi dil hatalarının yapıldığı bir alan olarak kitleler üzerinde çok etkilidir. Gazeteler, internet, bazı kadın programları ve genel olarak magazin dilimizin baş belası olan “kavram tozutmalarıyla” doludur.
Öncelikle popüler dünyanın dile baskısını göstermek istiyorum. Telefon mesaj dili Türkçesi var örneğin; iki nokta üst üste koyup buna, sola bakan parantez eklerseniz gülmeyi ifade eder. “Gelmiycem” diye konuştuğu için –miycem diye yazanlar cümlenin sonunu o şekilde bitirenler şirinlik yapıyor olabilir ama dil bundan ötürü azap içindedir. Çünkü yanlışı sevimlileştirir de yazı dilinde kullanırsanız yaygın hale gelir; yerleşir ve düzeltilemez olur. Örneğin “iddia” sözcüğünü “iddaa” diye yazan bir şans oyunu var. Artık sıradan bir vatandaşın iddia sözcüğünün doğrusunu yadırgayacağı bir hal çıkmış durumdadır. Eğe bu gözle çevrenize bakarsanız, yığınla örnek göreceksiniz.

Bu popüler hayatın dile etkisidir. Bundan kaçamazsınız, ne yapalım ticarette böyle şeyler olur diyemezsiniz. Çünkü basın kuruluşları zeytinyağı fabrikası seviyesinde olamaz, basın, zeytinyağı düzeyine indirgenemez. Basının malzemesi veya ürünü zeytinyağı veya sabun değildir, dildir. Bu nedenle öğrencilerime “Her mesleğin bir malzemesi vardır, birinin T cetveli öbürünün laboratuarı olur ama sizin yalnızca diliniz var dil olmasa siz gazetecilik yapamazsınız. Fotoğraf ve sinema da birer özel dildir ve bu dillerin temeli edebiyatla kurulur” derim. Gençler için söylüyorum: Edebiyattan uzak kalarak, edebiyatı dışlayarak gazeteciliğe gitmek, dilsiz şarkı söylemeye benzer.
Bakın, internetteki bazı sitelerden Türkçe örnekleri aldım. Bir medya aracı olarak internetin dili nasıl berbat ettiğine dair örnekler görelim diye. “Deilmiş” yazıyor delikanlı, “ü” harfi yok, buyuk yazan birisi de burada, hele adını yonja olarak kodlayan şu kızımıza ne dersiniz? Ekşi sözlükten aldığım şu ifadelere bakın: Özellikle ‘v’ sözcüğünü vurgulu söylemek için ‘w’ kullanıyorlar ‘var’ demiyorlar da ‘war’ diyorlar.’Ş’ harfini kullanmıyorlar, dolar işareti ile gösteriyorlar.
Şimdi size habercilikteki yanlışlardan bazılarını göstermek istiyorum.
1. Özne ve yüklem uyumsuzluğu temel sorunlardan birisidir.
“İzmir körfezine kuş bakışı seyir noktaları, Doğu Roma İmparatorluğu ve Osmanlı dönemine ait zengin tarihiyle Kadife Kale çehresini yenilemeye hazırlıyor bu günlerde”.
Bu cümlede kaç yargı var?
Birinci Yargı: “Doğu Roma İmparatorluğu çehresini yenilemeye hazırlıyor bu günlerde”
İkinci Yargı: “Osmanlı Dönemine ait zengin tarihiyle Kadifekale çehresini yenilemeye hazırlanıyor bu günlerde”
Üçüncü Yargı: “İzmir körfezine kuş bakışı seyir noktaları çehresini yenilemeye hazırlanıyor.”
Şu özne yüklem uyumsuzluğuna bakın: “Piknikte kene ısıran 9 kişi karantinada.” Yani 9 kişi kene ısırmıştır. “Didim’de yılan sokan emekli İngiliz öldü.” Adam –anlaşılan belirsiz bir yere- hem “yılan sokuyor” hem ölüyor. Bunlar 17 Ağustos 2006 tarihli Hürriyet’in haberleri.
Özne-yüklem uyumsuzluğu ya da yükleme uyumsuzluk tek bir başlık altında da alınabilir ama özneyi ve yüklemi tartışmadan şu cümleye bakalım:
“Zaman aydınlığı daha iyi algılamayı yönelmeyi öğretti.”
Zaman neye yönelmeyi öğretti? Burada ‘ona’ demeden anlam bulanık kalacaktır.
“Bu şiirlerden kim hoşlanmaz kim dinlemek istemez ki” cümlesinin ne demek istediğini anlarız ama “bu şiirlerden kim hoşlanmaz onları kim dinlemek istemez ki’’ demezsek ifadenin yanlış olacağını bilmek zorundayız.
Olay TV’den bir örnek alıyorum “Bursa da mevsim normal değerlerinin üzerinde yağan yağmur yayaları zor durumda bıraktı derelerden akan seller yüzünden bir kez daha alt yapı eksikliliği gözler önüne serildi” kim serdi? Burada anlatılmak istenen yargı “Bursa’da alt yapı eksikliği gözler önüne çıktı” ifadesinden başka ne olabilir?
2. Tamlamaları yanlış yazmak yaygın hatalardandır.
“Burada ki yetenekli öğrencilerimizden birisisin sen.” Türkçe’de “birisisin” diye bir şey yok. Bu ifade çocukça bile değil artık.
“Ekonomik ve sağlık açısından olumludur” Yanlış! “Ekonomi ve sağlık açısından” denilmesi gerekir.
“Arkadaşlardan hiçbiri dünkü çalışmaya gelmedi” Yanlış! “Arkadaşların…” olmalı.
Şimdi çok eğlenceli bir haber analiz edeceğiz hep beraber.
“Amerika’nın” diye başlayan ifadelerden hep Amerika Birleşik Devletleri’ni anlamak gibi bir yaygın yanlış işaret ederek başlayalım. Bu haber de öyle başlıyor.
“Amerika’nın Georgia Eyaletinden bir aile, Panama kıyıları açıklarında inanması güç bir olaya şahit oldu” Hatayı hemen işaret edelim: “inanması güç” yanlıştır “inanılması güç” doğrudur.
“18 yaşındaki oğlu Steven ve 20 yaşındaki kızını alıp balığa giden Robert Shultz, dev kılıç balığının üzerlerine sıçramasına şaşkına döndü”
Üzerlerine birden dev kılıç balığı sıçrıyor ve şaşkına dönüyorlar, haberin devamında anlayacağız ki bu sıçrama kendiliğinden olmamış. Anlıyoruz ki aslında dev bir balık oltaya takılmış, kurtulmaya çalışıyor, teknedekiler ise bırakamıyorlar balığı. Şaşkına döndü özellikle bizim abartmak için kullandığımız ifadelerdendir. Ben şaşkına döndü ifadesinin imgesini zihnimde canlandırmaya çalışıyorum ama burada doğruyu ifade etmiyor. Doğrusu şaşırdı olmalı. Böylesi, haber dili için çok vasat bir durumdur ya da halk ağzının haber diline girmesi demektir.
‘Şahit oldular’ da denemez. Çünkü şahit olmak, başkasının başına gelen bir şeyi anlatırken kullanabileceğimiz bir ifadedir.
Devam ediyoruz “280 kilo olduğu tahmin edilen balık…”
Tahminlerde yuvarlak rakamlar kullanılır. 100-200 gibi. Şimdi 280 kilogram olduğu söylenen balığın kilosu tahmin edilmiş olabilir mi? Bu kesin rakamdır.
“Oltaya takıldıktan sonra birkaç kez sıçradı” Haberci daha önce oltadan bahsetmediği halde keyfince yazıyor ve olayı bizim anlayışımıza bırakıyor. Bu olmaz.
“Ancak bir sonraki sıçrayışında teknenin üzerine çıkacaktı” Haberci heyecan da katıyor aklı sıra. “Gövdesini tekneye baş kısmı Stevena çarptı. Teknedeki diğer kişiler hemen balığı oltadan kurtarmaya çalıştı.”
Bu ifadelerin yetersizliğini görüyor musunuz? Balıktan kurtulmaya çalışanlara balığı kurtarmaya çalıştılar denir mi? İnsanlar mahvolmuş, tekne sarsılıyor, çocuğun başına bir şey çarpmış ama onlar durun balığı bir kurtaralım diyorlar.
“2 saatten fazla bir süreden sonra hastaneye kaldırılan Steven’in sinüs duvarlarının 4 yerinden kırıldığı ve boğazında kesikler olduğu…”
Bir haberde ne önemlidir ne önemsizdir bilinmesi gerekir. Sinüs duvarının kaç yerde kırıldığının, kaç saat beklenildiğinin ne önemi var?
“Kız kardeşinin görüntülerinin aldığı…” çok tuhaf bir Türkçe bu. Denecek bir şey yok.
“Böyle bir olayın ilk kez video ya kaydedildiği sanılıyor.” Bu da gerçekten söylediğini bilmemenin tipik örneğidir.
Şimdi bu haberi şöyle düşünün: Bir haber yazacaksınız, ilk sorunuz şu olmalı, bu haber ne kadar insanı ilgilendirir ve hangi ayrıntıları vermeliyiz? İkinci soru, bu haberde gerçekte ilginç olan nedir?
3.Gereksiz sözcükler kullanmak da haberciliğin yanlışları arasındadır.
Osmanlı döneminden kalma bir örnek var:
“Babı-ali kapısından mürur edip geçerken yek bir atlıya süvariye tesadüfen rast geldim.” Bu örnekte her şey iki kez yinelenmiştir.
Biz de bu yanlışlara sık sık düşeriz:
“Yaşamda belli seçenekler, alternatifler vardır.” “Eğer, şayet hakikaten gerçekse” gibi.
28 Haziran 2008 ATV ana haber bülteninde bir anons: “Mehmet Öz’ün, elinden yemek tarifi az sonra”
Mehmet Öz’ün elinden mi yemek tarifi dinleyeceğiz? Bu hatanın kaynağı nedir? Şöyle derler teyzeler anneler, “Sen bize gel, sana elceğizimle yemek hazırlarım” Bu bir deyimdir, bir kalıptır, o kalıp kullanılabilir ama siz bunu alır eliyle tarif edecek biçimine döndürürseniz yanlış olur.
4.Başka bir sorunumuz da şu: yerinde kullanılmayan sözcükler.
“Yeni piyasaya çıkan şarkısı çok sevildi” “Piyasaya yeni çıkmak” başka bir şey, “Yeni piyasa”ya çıkmaz başka bir şey. Sözcükleri yanlış yende kullanılanca böyle anlam çarpılmaları olur.
Gündelik konuşmada sözcüklerin yerini karıştırırız. Ancak yüz yüze olduğumuz için, sözlerimizi jest ve mimikle tamamladığımız için hatalarımız görünmez ve üstelik ne dediğimiz de anlaşılır. Fakat siz bunu yazı diline geçirirseniz, kontrol etmiyorsanız kötü olur. Şu örneklerdeki gibi:
“İki trilyonluk bankalara borcu yüzünden, geceleri uyku uyuyamıyor”
“Avrupa en son Londra da 50 kişinin ölümüne yol açan teröre karşı harekete geçiyor.”
5. Eylem eksikliğinden kaynaklanan hatalar da çarpıcıdır. Bunu genellikle haberde edebiyat yapmaya hevesli olanlarda görürüz .
“Denizi, güneşi ve eğlence hayatının yanı sıra bir asırdır ev reçelleri üreten küçük aile işletmesine döndüğü İzmir’in Çeşme ilçesi… İlçede patlıcanından, cevizine, limon çiçeğinden, Antep fıstığına kadar onlarca meyvenin reçeli yapılıyor.”
Patlıcan ne oldu burada? Meyve oldu, limon çiçeği meyve oldu,
İzmir’in Çeşme ilçesi. Üç nokta. Ama ne? Yargı yok. Bu kadar laf var, yargı yok; varsa bile çok tuhaf yargı olmuyor mu? Şimdi habere bakalım:
Çeşme’nin reçelleri her biri hazine gibi.
Yer: Çeşme’nin çarşı içi… Mikrofonu elinize alıp da “yer, çeşmenin çarşı içi” derseniz edebiyat yapacağım derken edebiyatla ilginiz olmadığını göstermiş olursunuz. Nerede olduğu söylemeniz lazım. “Burası Çeşme’nin çarşı içi” demeniz gerekir. “Bu dar sokakta tam yüzyıldır ayakta duran bir aile işletmesi onlar” diyemezsiniz. Aile tekildir onu çoğaltamazsınız.
“Çocukluğunuza ait bir resme bakar gibi renkli ve sıcaktır bu reçel dükkânı”
“Çoğu satışını ise dostlar tatsın diye, neler yok ki bunun içinde”
Bu haberle “Çeşme’de reçel dağıtıyorlar koşun” mu demek istiyorsunuz? Hayır, güya kompliman yapıyorsunuz. Haberde kompliman olur mu? İnsanlar dizi veya filmlerde x hastalığına çare bulunduğu söylenince telefon santralleri kilitleniyor. Unutmayın. Habercilik, sorumsuzluk değildir.
6. Haberde mantık yanlışları yapmak da yaygın bir hatadır.
“Önceki gün hayatını kaybeden, Ağrı Milletvekili Mehmet Özmen için TBMM’de tören düzenlendi’ haber girişi böyle.
“Özmen arkadaşlarına veda etti”
Ölmüş adam arkadaşlarına nasıl veda ediyor? Dahası da var.
“Yıllardır görev yaptığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne son kez uğradı.”
Bu olmaz.
7. Çelişen sözcüklerden doğan anlatım bozuklukları da sorunludur.
“Kuşkusuz ve mümkün olmayabilir” denemez. Şu ifadeye bir bakalım:
“İlk yerli canlandırma belgeseli Hititler yayımlanıyor. Eminim ki Hitit tarihini belki hiç sıkılmadan seyredeceksiniz.”
8. Cansız öznenin kişilik kazanması da ayrı bir sorundur. Bakalım:
“Özbek mutfağında Pilav’ın ayrı bir yeri var” pilavın ‘p’ si büyük ve kesme işareti var. Pilav diye birisi var demektir bu.
“Dün gece Özbek yemeklerini anlatan kitap tanıtımda bir pilav show vardı ki görenler hayran kaldı, pilav show herkesi büyüledi” Niye pilav show? O ayrı bir mesele.
“Bu, Özbek pilavı…” diyor spiker. “Düğünde, bayramda sofraların başköşesinde yer alıyor bu ise Kerney. Bizdeki Zurna’nın uzunu…”
“Biz” kimiz, bizdeki zurnanın uzunu diye bir tanım yapılır mı?
“İşte bu çalgılar eşlinde yapılan pilav show hatta bir ziyafetti” Müzikle ziyafet kavramını birleştirmiş oluyor arkadaş, böylece zekice bir buluş yaptığını düşünüyor.
9. Atasözlerini yanlış kullanmak da yaygın yanlışlar arasındadır.
“Küplere binmek” bir deyimdir “Kendini suçlu hisseden biri küplere binmişti” diyor haberci. Bizim bildiğimiz, kendini suçlu hisseden bir kişi süt dökmüş kediye döner.
Şuna bakalım: “19. Uluslararası İzmir festivalinde ilginç konser. Sanatçılar “şarkıların kanatlarında” adını verdikleri konserde dinleyicileri duygu yoğunluğuna götürdüler”
Duygu Yoğunluğu diye bir yer var oraya gitmişler. Deyimi yanlış kullandı değil mi? Duygu yoğunluğu yaşanır, oraya gidilmez.
Örneğin ‘göbek atmak’ deyimi bir kalıptır. Bugün bu deyim uydurulsa yanlış bulurduk. Göbek tutulup da bir yerden atılmıyor ki. Dile yerleşmiş olan ve anlamı saçma olsa da sorgulamadığımız deyimler vardır. Bunu “göbek sallamak” haline getiremezsiniz.
Sezen Aksu ile ilgili bir habere bakın:
“Sahnede bir an coşarak elindeki kırmızı mendille, İspanyolların boğa güreşlerini taklit eden Sezen Aksu’ya, İspanyollar oley diye eşlik etti. Sezen aksu hareketli parçalarında göbek atmaya başlayınca yerlerinden kalkan İspanyollarla hep birlikte, Türk sanatçıya ayak uydurarak göbeklerini sallamaya başladılar”
Vahim bir hata da, Sezen Aksu elindeki mendille nasıl oluyorsa İspanyolların boğa güreşini taklit ediyor.
10. Bazı sözcüklerin yanlış kullanımına dikkat edilmelidir.
“Olarak” sözcüğü sorun yaratabilir.
“5 terörist ölü olarak ele geçirildi” Yanlıştır çünkü ‘ölü olmak’ diye bir durum tanımı olamaz. Ölü zaten bir durumdur.
“Gibi” de tehlikelidir:
“Meclisten sade bir vatandaş gibi ayrıldı.” Meclisten istifa ettiğin anda sade vatandaşsın, gibi olamaz.
“Artış yaşanması”, “ Giriş yapılması” gibi ifadeler, fiile, bir fiil daha eklemekten doğan yanlışlardır. Artmak zaten bir fiildir, yaşamak da fiildir. “Yapmak” fiili de büyük sorunlar yaratabilir. Özellikle trafik polislerinin “sağda bekleme yapma” ifadesini düşünürsek durumu anlarız.
“Akçay Gümrük kapısı açıldı, kapıdan ilk gün 57 Yunanlı turist giriş yaptı.”
Doğrusu “girdi”dir, giriş denilen bir eylemi eylemiş oluyorlar.
“Devlet eski bakanı” mı yoksa, “eski devlet bakanı” mı? Devlet Bakanı bir kalıp ifadedir, “Devlet Eski Bakanı” olmaz. Örneğin “su böreği” kalıp gibi düşünülmesi gereken bileşik sözcüktür, “sıcak su böreği” olur, “su sıcak böreği” olmaz.
Örneklerimiz çoğaltılabilir ama burada duralım.
Dil ulus kavramı ortaya çıkmadan varolmuş, tarihselliği olan ve hatta belli bir ulusu aşan nitelikler gösterir. Almanca, İngilizce, Portekizce, Türkçe ve Fransızca aslında bir ulusal kimliği aşar.
Dil dine de ait değildir, çünkü dinsel metinler her dilden olabilir. Bunu şunun için söylüyorum. Israrla dil üzerinde durmayı milliyetçilik veya bir din gösterisi haline getirmemek gerekir. Dil ile ilgili uyarılarımın kaynağında dili doğru kullanmak amacından öte bir şey yoktur. Deyimler yerleşiyor, kalıp deyimler yerleşiyor, derken cümleler yerleşiyor. Bazı durumlar artık dilimizde İngilizce olarak cümle halinde ifade edilmeye başladı. Hem de çok hızlı olarak yaşanıyor bütün bunlar, sözcükler kaybolmuyor yalnızca, söz dizimi de değişiyor.
Öyle hızlı değişiyoruz ki, çocukluğumuzda yaşadığımız şeyleri, yetişkinliğimizde bulamıyoruz. Eski Bursa’yı hatırlayanınız var mı? Bu kadar hızlı değişen bir yerde, dil de değişiyor kaçınılmaz olarak. Nasıl ki şehirlerimizin geçmişini kısa sürede yitirip bir mekânsal şok yaşıyorsak, dilimizi de kısa sürede tanınmaz hale getirip düşünce şoklarına girebiliriz.

Bilgi: Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Gürsel Sağlamöz’ün 12 Nisan 2008 tarihinde verdiği “basında dil kullanımı” konulu seminer.

ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN FİRMALAR

BGC üyelerine indirim yapan sağlık ve eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler yenilendi. devamı

BGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU...

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından geleneksel olarak organize edilen “BGC Başarı Ödülleri Yarışması”... devamı

BİK GENEL MÜDÜRÜ DURAN: “BASINIMIZA KATKI İÇİN VARIZ”

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran, BGC Başkanı Nuri Kolaylı’yı Basın Kültür Sarayı’ndak... devamı

BGC ÖDÜL SÜRECİ BAŞLADI

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen Gazetecilik Başarı Ödülleri Y... devamı

Marmara Bayram’ın konusu “Bursa turizmi”

Marmara Bayram Gazetesi’nde ana konu olarak “Bursa turizmi ve Bursa’nın bilinmeyen yöreleri” ele alınaca... devamı