AY HIRSIZI

Bu sayfa 2010-03-17 13:05:06 tarihinde yayınlandı ve 2426 kez okundu.

Aydınlarla Yüzyüze Söyleşileri Sunay Akın ile devam etti.


Sunay Akın:
 Milletler durup durduk yerde zayıflamaz, durup durduk yerde başka
milletlerin uyruğu olmaz veya ölmezler. Değerlerini unutur, inkâr
eder, yerine başka değerleri koyar, onları yüceltirlerse satranç
tahtasında hamlelerini yapamaz, hatta ölürler!
 Her biri zengin bir öyküye sahip Taksim Cumhuriyet Anıtı,  Ulus Zafer
Anıtı gibi, Abdülmecit tarafından 1840'ta dikilen ve laikliği
sembolize eden Küre Anıtı da bizim anıtımızdır.  Bunlar birbirlerini
dışlayan değil tamamlayan eserlerdir.
 
Şair, yazar Sunay Akın, Bursa Gazeteciler Cemiyeti ile Nilüfer
Belediyesi'nin paydaşlığında gerçekleştirilen Aydınlarla Yüz Yüze
Söyleşileri'nin konuğu oldu.
Bursa Gazeteciler Vakfı Başkanı Ahmet Emin Yılmaz'ın açış konuşmasıyla
başlayan ve Basın Kültür Sarayı'nda gerçekleşen "Ay Hırsızı" başlıklı
söyleşide, ağırlıklı olarak Türkiye'nin  "aydınlanma"  tarihi üzerinde
duran Sunay Akın'ın, yaklaşık 2 saatlik konuşması ilgi ile izlendi.
Günümüzdeki gelişmeleri mitolojiden, sanat ve edebiyat tarihinden,
toplumsal olaylardan derlediği çok sayıda örnekle birlikte
değerlendiren Akın, "Kendi aydınlanma tarihimizi, demokrasi tarihimizi
bir tarafa bıraktık. Onu öğrenmedik, öğretmedik, unuttuk. Bu yüzden bu
kavramları kökleri bizde olmayan, tarihimize yabancı kavramlar
sanıyoruz. Gelip dayandığımız açmazlarda bu ihmalimizin, kastımızın,
bilgisizliğimizin büyük payının olduğunun unutmamak lazım" diye
konuştu.
Sözlerine Fahrettin Paşa'nın,  üstün İngiliz ordusunun kuşatması
altındaki Medine'yi  büyük bir kararlılıkla savunmasını  hatırlatarak
başlayan Akın: "Siz hiç çekirge yediniz mi? Atların sidiğini içtiniz
mi? Fahrettin Paşa ile askerleri bir yıl boyunca bu gıda ile ve bu
içecekle direndiler kuşatmacılara. Bu kendiliğinden olan bir şey
değildir. Öncesi olmadan böylesi hamleler yapılamaz satrançta. İşte o
öncesi, bizim aydınlanma hareketimizdir. O aydınlanmadır ki bize
Çanakkale'yi kazandırmış, ardından da Kurtuluş Savaşı'nı ve
Cumhuriyet'i kazandırmıştır" dedi.
Mobidik'in yazarı Herman Melville'in  İstanbul'a gelir gelmez Anadolu
Hisarı'na geçip Rumeli Hisarı'nı oradan gözlediğini ve bu hisarın
görünüşünden  2. Mehmet'in kufi  yazı ile yazılmış imzasını gördüğünü
kaydeden Akın:  "Çünkü II. Mehmet o hisarın kuruluşunda hükümdarlığını
bir tarafa bırakıp amele gibi çalışmıştı. Orada çalışmayan o taşlara
imzasını atamazdı. Melville bunu gören adamdı. Milletler durup durduk
yerde zayıflamaz, durup durduk yerde başka milletlerin uyruğu olmaz
veya ölmezler. Değerlerini unutur, inkâr eder, yerine başka değerleri
koyar, onları yüceltirlerse satranç tahtasında gereken hamleleri
yapamazlar. Satrançta gereken hamleyi yapamayan ne olur biliyorsunuz.
O hamleleri yapamayan milletler yaşama olanağını bulamazlar, ölürler"
dedi.
Sözlerini, Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatımıza ısrarla, ama aynı
zamanda özenle kazandırdığı bir yenilik olarak heykel sanatına getiren
Akın,  Atatürk döneminde Taksim'de inşa edilen Cumhuriyet Anıtı
üzerinde durdu.  Bu anıt için uluslar arası bir yarışma
düzenlendiğini,  bu yarışma sonunda  İtalyan heykeltıraş Kanonika'nın
projesinin seçildiğini ifade eden Akın, şöyle konuştu:  "Biliyor
musunuz?  Cumhuriyetin çok önemsediği böylesi eserler için bile
devletin olanaklarının kıt kanat olduğu o günlerde, bu anıt için en
büyük bağışı kim yapmıştı? Berç Keresteciyan!...  Kimdi Berç
Keresteciyan? Agop  Martahanyan gibi Ermeni yurttaşlarımızdan biriydi.
Agop Martahanyan'ı bilmek zorundasınız! Türk dilinin büyük ustası Agop
Dilaçar'dan söz ediyoruz. Dilaçar'ı Atatürk, Türkçeye katkıları
nedeniyle lakap olarak vermişti ona.  O ise, hayatı boyunca bunu soy
ismi olarak kullandı. Sloganları bir yana bırakın! Kimi olayların
sloganlarla ifadesi, onu çok sıradan kılıyor, basite indirgiyor.  Ama
işte, halkların aslında kardeş oldukları veya olmaları gerektiği  bir
şey ifade ediyorsa  o da Dilaçar gibi, Keresteciyan gibi insanların
çabalarında somutlanan şeydir... "
İtalyan heykeltıraş Kanonika'nın eseri olan Cumhuriyet Anıtı'nın
aslında tamamlanmamış bir eser olduğunu dile getiren Akın: "Onca tören
yapılıyor. Oraya gidilip çelenkler bırakılıyor. Ama o anıtın
tamamlanması gerektiği kimsenin aklına gelmiyor. Bu eksiklik kimsenin
umurunda da olmuyor.  Tıpkı  anıtın bir yüzünde yer alan Sabiha Ziya
rölyefinin orada ne işinin olduğunun kimsenin aklına gelmediği gibi"
diye konuştu.
Sabiha Ziya'nın, Kanonika'nın atölyesinde çalışmak üzere yarışma ile
seçilen Güzel Sanatlar öğrencisi olduğunu hatırlatan Akın, "Kimileri
Sabiha Ziya'nın İtalya'ya gönderilmesine şiddetle karşı çıktı. Bir
Türk kızını nasıl göndeririz, diyorlardı. Mustafa Necati ise, 'mademki
sınavı o kazandı, gidecektir' dedi.  Mustafa Kemal de onu destekledi.
İtalya'ya Sabiha Ziya gitti. O anıtta da çağdaş Türk kadını olarak
yerini aldı. İlk Mustafa Kemal heykeli Sarayburnu'ndaki heykeldir.
Orada çaresizlik içinde kokuşmuş saraya ve onun bel bağladığı Avrupa
ülkelerine sırtını çevirmiş, Anadolu'ya bakmaktadır!.. Bu duruş,
uygarlık denilen satranç oyununda son derece güçlü ve büyük bir taşın
duruşudur. Sömürgeciliğin, işgalciliğin hangi güçle mat edildiğinin
anlatımıdır. Yine görmesini bilene büyük bir hamleyi işaret
etmektedir. Atatürk'ün ilk heykelinin Sarayburnu'na konulduğu ve
sırtının nereye, yüzünün hangi yöne dönük olduğunu bilmemek ya da bu
duruşu rastlantı sanmak, bakıp da görememek, toplumun içinden
çıkılamayacak bir kör kuyuya sürüklendiğinin kanıtıdır. O heykeli
yapan da Krippel'dir. O Krippel ki Ankara, Ulus Meydanı'ndaki Zafer
Anıtı'nın da sanatçısıdır. 1927 yılında oraya konulan bu heykelin de
müthiş bir öyküsü vardır: Krippel, heykeli meydana yerleştirdiğinde
büyük, hem de çok büyük bir hata fark edilir!.. Sanatçının, at
üstündeki Atatürk'ün iki yanına koyduğu askerler Türk askerleri
değildir!.. Kurtuluş savaşı sırasında askerlerimizin miğferleri
olmadığı gibi, üniformaları da farklıydı. Krippel'in anıtındaki
heykeller adeta birer Alman askerine benzemektedir!.. Açılış
töreninden önce bu büyük gafı görenler, artık geri dönüşü olmayan bir
yola girildiğinden çaresiz kalırlar. Çünkü heykel meydana dikilmiş ve
açılışa da çok az bir süre kalmıştır...
Açılışta herkes Atatürk'e bakmaktadır merakla!.. Acaba, heykeldeki
hatayı fark edecek mi, görürse ne yapacak, diye bir telaş, bir merak!
Derken, Atatürk, Krippel'in yanına gider, sanatçıya elini uzatır ve
şunları söyler: "Sizi tebrik ederim beyefendi. Mehmetçiği hep görmek
istediğim çağdaş, modern kıyafetler içinde yapmışsınız!
Sanatçının ayrıntıdaki bir kusurunu yüzüne vurmak yerine, onun
sanatındaki yetkinliğini övmek! İşte bu da büyük bir satranç
hamlesidir. O hamle hiç unutulmasın, hep hatırlansın diye o askerler
öylece kalmıştır yerinde. Bunu hatırlayan kaç kişi var aramızda,
söyler misiniz? Oysa bunlar unutulası şeyler değildir. Bunları unutan
tarihini de, tarihindeki Kurtuluş Savaşı gibi bir destanı da, çağının
önüne geçmiş II. Mehmet'i de, Mimar Sinan'ı da unutur. Bunları unutan
bu memleketi unutur!
Her biri zengin bir öyküye sahip Taksim Cumhuriyet Anıtı,  Ulus Zafer
Anıtı gibi, Abdülmecit tarafından 1840'ta dikilen ve laikliği
sembolize eden Küre Anıtı da bizim anıtımızdır.  Obama, TBMM'de
konuşurken Abdülmecit'i andı, biliyorsunuz. Tuğralı bir taşı
Amerika'ya gönderdi diye.  Oysa Abdülmecit'i  asıl başka bir olay
nedeniyle anmalıydı: Köleliği Amerika'daki zencilerin beyazlarla eşit
haklar elde etmelerinden neredeyse yüz yıl önce yasakladığı için! Bunu
herkes düşündü belki, ama hatırlatan olmadı. İşte bunlar bizim
aydınlanma tarihimizin Cumhuriyetle taçlanan kilometre taşlarıdır.
Şimdi Milletin geldiği yere bak! Bu anıtlar bizimdir. Bu insanlar
bizim insanlarımızdır. Sultan II. Mehmet'ten Mustafa Kemal Atatürk'e;
Fahrettin Paşa'dan, Mimar Sinan'a; Abdülmecit'ten Keresteciyan'a, Agop
Dilaçar'a bizimdir. Bu gardrop bizimdir: Başkasının giysilerini
sırtınıza geçirmek ister misiniz? Başkalarının ter kokusunu duymak
ister misiniz? Elbette kimse istemez bunu.  Ama bunlar bizimdir ve
birbirlerini dışlayan değil tamamlayan eserlerimizdir."
Sunay Akın, söyleşi sonrasında okurları için kitaplarını imzalayarak
sohbet etti.
 

ÜYELERİMİZE İNDİRİM YAPAN FİRMALAR

BGC üyelerine indirim yapan sağlık ve eğitim kurumları ile yapılan sözleşmeler yenilendi. devamı

BGC ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU...

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından geleneksel olarak organize edilen “BGC Başarı Ödülleri Yarışması”... devamı

BİK GENEL MÜDÜRÜ DURAN: “BASINIMIZA KATKI İÇİN VARIZ”

Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran, BGC Başkanı Nuri Kolaylı’yı Basın Kültür Sarayı’ndak... devamı

BGC ÖDÜL SÜRECİ BAŞLADI

Bursa Gazeteciler Cemiyeti tarafından her yıl geleneksel olarak organize edilen Gazetecilik Başarı Ödülleri Y... devamı

Marmara Bayram’ın konusu “Bursa turizmi”

Marmara Bayram Gazetesi’nde ana konu olarak “Bursa turizmi ve Bursa’nın bilinmeyen yöreleri” ele alınaca... devamı